Arama Sonuçları
Boş arama ile 190 sonuç bulundu
- Karbon Yakalama ve Depolama (CCS) Teknolojileri | TechMakale
Önceki Sonraki Facebook X (Twitter) WhatsApp LinkedIn Pinterest Bağlantıyı Kopyala Karbon Yakalama ve Depolama (CCS) Teknolojileri 08.07.24 Yazar: Tuğçe Vural Karbon Yakalama ve Depolama (CCS) teknolojileri, fosil yakıtların yanması sonucu açığa çıkan CO2'yi yakalayıp depolayarak iklim değişikliğiyle mücadele etmeyi amaçlamaktadır. Bu makale, CCS teknolojilerinin temel prensiplerini, literatürünü ve gelecekteki potansiyelini incelemektedir. Karbon Yakalama ve Depolama (CCS) teknolojileri; sera gazı emisyonlarını azaltmak ve iklim değişikliğiyle mücadele etmek amacıyla geliştirilen yenilikçi çözümler arasında önemli bir yer tutmaktadır. CCS, fosil yakıtların yanması veya endüstriyel süreçler sonucunda, açığa çıkan karbondioksitin (CO2) atmosfere salınımını engelleyerek, yakalanması ve güvenli bir şekilde depolanması prensibine dayanmaktadır. Bu makale, CCS teknolojilerinin temel prensiplerini, mevcut literatürü, bulguları ve bu teknolojilerin gelecekteki potansiyelini incelemeyi amaçlamaktadır. Karbon Yakalama ve Depolama (CCS) teknolojileri, fosil yakıtların enerji üretiminde ve endüstriyel faaliyetlerde kullanılmasının bir sonucu olarak açığa çıkan karbondioksit (CO2) emisyonlarını azaltmak amacıyla geliştirilmiştir. CCS süreçleri genellikle üç aşamadan oluşmakta olup: karbondioksitin yakalanması, taşınması ve depolanması olarak isimlendirilmektedir. Yakalama aşaması; CO2'nin atmosfere salınımından önce emisyon kaynaklarından ayrıştırılmasını içermektedir. Taşıma aşaması; yakalanan CO2'nin depolama alanlarına güvenli şekilde taşınmasını sağlamaktadır. Depolama aşaması ise CO2'nin yeraltı jeolojik oluşumlarında, okyanuslarda veya diğer uygun alanlarda uzun vadeli olarak saklanmasını içermektedir (IPCC, 2005). CCS teknolojilerinin geliştirilmesinde ve uygulanması konusunda birçok çalışma yapılmıştır. İlk CCS projeleri, 1990'larda Kuzey Amerika ve Avrupa'da başlamış olup, bu alandaki araştırmalar ve uygulamalar hızla artmıştır. Geçmişte yapılan çalışmalar, CCS teknolojilerinin teknik fizibilitesini ve ekonomik etkinliğini incelemiş, bu teknolojilerin sera gazı emisyonlarını azaltma potansiyelini ortaya koymuştur. Özellikle enerji üretimi ve ağır sanayi gibi yüksek emisyonlu sektörlerde CCS'nin uygulanabilirliği üzerine yoğunlaşmışlardır (Metz et al., 2005). Karbon Yakalama ve Depolama (CCS) teknolojileri üzerine yapılan çalışmalar, bu teknolojilerin etkinliğini ve potansiyelini ortaya koymuştur. Metz ve arkadaşları (2005), CCS'nin küresel karbon emisyonlarını önemli ölçüde azaltma potansiyeline sahip olduğunu ve bu teknolojilerin, özellikle enerji üretiminde ve sanayi sektöründe yaygın olarak kullanılabileceğini belirtmişlerdir. Bu çalışmalarda, CCS'nin enerji üretim maliyetlerini artırabileceğini, fakat uzun vadede iklim değişikliğiyle mücadelede önemli bir araç olduğu vurgulanmaktadır. Karbon Yakalama Yöntemleri: CCS teknolojilerinde kullanılan başlıca karbon yakalama yöntemleri; pre-combustion (yanma öncesi), oxy-fuel combustion (oksijenle yakma) ve post-combustion (yanma sonrası) yöntemleridir. Pre-combustion yöntemi, fosil yakıtların gazlaştırılması sonucunda elde edilen sentez gazından CO2'nin ayrıştırılması işlemini içermektedir. Oxy-fuel combustion yöntemi ise fosil yakıtların saf oksijenle yakılması sonucunda oluşan CO2'nin doğrudan yakalanmasını sağlamaktadır. Post-combustion yöntemi, mevcut enerji santrallerine ve endüstriyel tesislere entegre edilebilmesi nedeni ile yaygın olarak tercih edilmektedir. Bu yöntemde, fosil yakıtların yanması sonucunda oluşan egzoz gazlarından CO2 ayrıştırılmakta ve yakalanmkatadır (IPCC, 2005). Karbon Taşıma ve Depolama: Yakalanan CO2'nin taşınması ve depolanması, CCS sürecinin önemli aşamalarını oluşturmaktadır. CO2 genellikle boru hatları veya gemiler aracılığı ile depolama alanlarına taşınmaktadır. Depolama aşamasında, CO2 yeraltı jeolojik oluşumlarında, özellikle boş petrol ve gaz rezervuarlarında, tuz akiferlerinde veya derin kömür yataklarında depolanmaktadır. Bu depolama alanları, CO2'nin uzun vadeli ve güvenli bir şekilde saklanmasını sağlayacak şekilde seçilmekte ve sürekli olarak izlenmektedir (Benson & Cole, 2008). Ekonomik ve Politik Etkenler: CCS teknolojilerinin uygulanabilirliği, teknik faktörlerin yanı sıra ekonomik ve politik etkenlerle de ilişkilidir. CCS projelerinin yüksek maliyetleri, bu teknolojilerin geniş çapta uygulanmasını engelleyebilecek önemli bir faktördür. Fakat, karbon vergileri, emisyon ticaret sistemleri ve diğer politika araçları, CCS'nin ekonomik cazibesini artırabilmektedir. Ayrıca, hükümetlerin ve uluslararası kuruluşların da sağladığı teşvikler ve destekler de CCS teknolojilerinin geliştirilmesi ve yaygınlaştırılması için önemli bir rol oynamaktadır (IPCC, 2005). Bu makale, CCS teknolojilerinin sürdürülebilirlik üzerindeki etkilerini incelemek için literatür taraması yöntemini kullanmaktadır. Veri toplama teknikleri arasında akademik makaleler, hükümet raporları ve endüstri analizleri bulunmaktadır. Bu yöntemler, CCS teknolojilerinin teknik, ekonomik ve çevresel boyutlarını kapsamlı bir şekilde değerlendirmeyi amaçlamaktadır. Araştırma, CCS teknolojilerinin enerji verimliliğini artırdığını, karbon emisyonlarını önemli bir ölçüde azalttığını ve enerji üretiminde sürdürülebilirliği sağladığını göstermektedir. Özellikle, post-combustion ve oxy-fuel combustion yöntemleri, mevcut enerji santrallerine ve endüstriyel tesislere entegre edilebilmesi sebebiyle büyük bir potansiyele sahiptir. Yakalanan CO2'nin yeraltı jeolojik oluşumlarında güvenli bir şekilde depolanması, uzun vadeli iklim hedeflerine ulaşmada kritik bir rol oynamaktadır. Bulgular, CCS teknolojilerinin sürdürülebilirlik hedeflerine ulaşmada önemli bir rol oynadığını göstermektedir. Enerji verimliliği, karbon emisyonlarının azaltılması ve uzun vadeli depolama çözümleri üzerindeki olumlu etkilerini, iklim değişikliğiyle mücadelede bu teknolojilerin önemini ortaya koymaktadır. Fakat, CCS projelerinin yüksek maliyetleri ve teknik zorlukları, bu teknolojilerin yaygınlaşmasını sınırlayabilmektedir. Bu sebeple ekonomik teşvikler ve politika destekleri, CCS'nin geniş çapta uygulanmasını teşvik etmek için kritik öneme sahiplerdir. CCS teknolojilerinin uygulanması, veri güvenliği ve çevresel riskler gibi etik konuları da gündeme getirmektedir. Yakalanan CO2'nin uzun vadeli depolama güvenliği, çevresel ve insan sağlığı açısından önemlidir. Ayrıca, bu teknolojilerin yüksek maliyetleri, uygulama sürecinde pratik zorluklar da yaratabilmektedirler. Bu sebeple, CCS projelerinin ekonomik ve çevresel sürdürülebilirliği sağlamak için dikkatle planlanması ve yönetilmesi gerekmektedir. Karbon Yakalama ve Depolama (CCS) teknolojileri, sürdürülebilirlik hedeflerine ulaşmada önemli bir araçtır. Enerji verimliliği, karbon emisyonlarının azaltılması ve uzun vadeli depolama çözümleri üzerindeki olumlu etkileri, çevresel sürdürülebilirliği artırmaktadır. Fakat, bu teknolojilerin yaygınlaştırılması için ekonomik teşvikler ve politika destekleri de gereklidir. Gelecekteki araştırmalar, CCS teknolojilerinin daha geniş çapta uygulanmasını ve bu teknolojilerin sosyal etkilerini incelemelidir. Ayrıca, veri güvenliği ve çevresel riskler konularında da daha fazla çalışma yapılmalıdır. Hükümetler ve uluslararası kuruluşlar, CCS projelerinin ekonomik cazibesini artırmak amacıyla teşvikler ve destekler sağlamalıdır. Referanslar Benson, S. M., & Cole, D. R. (2008). CO2 sequestration in deep sedimentary formations. Elements, 4 (5), 325-331. Fennell, P. S., & Anthony, E. J. (2015). Calcium and chemical looping technology for power generation and carbon dioxide (CO2) capture: Status, challenges, and future directions. Applied Energy, 138 , 150-166. Haszeldine, R. S. (2009). Carbon capture and storage: How green can black be? Science, 325 (5948), 1647-1652. IPCC. (2005). IPCC special report on carbon dioxide capture and storage . Cambridge University Press. Rubin, E. S., & Zhai, H. (2012). The cost of carbon capture and storage for natural gas combined cycle power plants. Environmental Science & Technology, 46 (6), 3076-3084. Son Yayınlar 07.07.25 Teknolojinin Kültüre Etkisi ve Dil Üzerine İzdüşümleri Kültür ile var olan dillerin ve aynı zamanda dillerle aktarılan kültürlerin, birbirleri ile olan etkileşimleri düşünüldüğünde etkilendikleri paydaşlar ortaktır. Bu paydaşların arasında en çok göze çarpan etken ise teknolojinin kendisidir. Daha Fazla 10.06.25 Yapay Zeka İle Tele Sağlık Ve Uzaktan İzleme Yapay zeka destekli telesağlık ve uzaktan izleme sistemleri, sağlık hizmetlerini daha erişilebilir, hızlı ve kişiselleştirilmiş hale getirirken; kronik hastalık yönetimi, erken teşhis ve hasta memnuniyeti gibi alanlarda büyük avantajlar sunmaktadır. Ancak, veri gizliliği, etik sorumluluklar ve altyapı eksiklikleri bu sistemlerin yaygınlaşmasında önemli engeller oluşturmaktadır. Daha Fazla 27.05.25 Teknolojinin Sanat Restorasyonu Ve Korunumu Üzerindeki Etkisi Sanat eserlerinin korunumu, kültürel mirası gelecek nesillere aktarmak açısından kritik olup, modern teknolojilerle daha hassas hale gelmiştir. Örneğin, Leonardo da Vinci'nin "Son Akşam Yemeği" ve Michelangelo'nun Sistine Şapeli tavanı gibi eserlerde röntgen, dijital tarama ve ultraviyole ışınlar kullanılarak detaylı analizler yapılmıştır. Ancak bu teknolojiler yüksek maliyetler ve etik sorunlar gibi zorluklar da getirmektedir. Gelecekte, teknolojinin entegrasyonu, etik standartların belirlenmesi ve maliyetlerin düşürülmesi gibi alanlarda ilerlemeler sağlanmalıdır. Daha Fazla 20.05.25 Çocuklarda Kritik Dönemdeki Dil Edinimi Ve Teknolojinin Rolü: Kritik Dönem İle Teknolojinin Kesişimlerinde Öngörülen Durumlar Çocukluğun dil edinimi sağladığı kritik dönemde (Critical Period Hypothesis) teknolojik araç ve gereçlerin dil edinimi süreci üzerindeki rolünün etkisi gittikçe artmıştır. Daha Fazla 13.05.25 Teknoloji ve Eğitim: Altı Ülkenin Müfredatının Karşılaştırmalı Analizi Avustralya, İsveç, ABD, İngiltere, Fransa ve Hollanda'nın eğitim müfredatları, dijital okuryazarlık, STEM (bilim, teknoloji, mühendislik, matematik) eğitimi ve teknolojiye dayalı öğretim yöntemleri açısından birbirinden farklılıklar gösterirken, ortak bir hedefleri de vardır: Öğrencilerin teknolojiye entegre becerilerle donanmış, yaratıcı ve eleştirel düşünme yeteneğine sahip bireyler olarak yetişmesi. Daha Fazla 08.04.25 Teknoloji ve işaret dili: Dijital platformlar ve yapay zeka araçlarının işaret dilleri üzerindeki etkileri İşaret dili kullanıcıların dil edinimlerine yardımcı olmak ve onlarla olan bağı güçlendirmek, topluma katılımlarını kolaylaştırabilmek adına dijital ortamlarda oluşturulan birçok proje bulunmaktadır. Daha Fazla
- Dijital Yerliler ve Eğitim
İlk olarak Marc Prensky’nin ortaya attığı “dijital yerliler” kavramı, teknolojinin içine doğmuş ve teknolojiyle büyümüş bireyler için kullanılmaktadır. Teknolojinin gelişiminden nasibini almış olan eğitim alanında bu bireyler, geleneksel eğitim yöntemlerinden olumsuz etkilenmekte ve başarılarını düşürebilmektedir. Önceki Sonraki Facebook X (Twitter) WhatsApp LinkedIn Pinterest Bağlantıyı Kopyala Dijital Yerliler ve Eğitim 07.01.25 Yazar: Nisa Nur Taş İlk olarak Marc Prensky’nin ortaya attığı “dijital yerliler” kavramı, teknolojinin içine doğmuş ve teknolojiyle büyümüş bireyler için kullanılmaktadır. Teknolojinin gelişiminden nasibini almış olan eğitim alanında bu bireyler, geleneksel eğitim yöntemlerinden olumsuz etkilenmekte ve başarılarını düşürebilmektedir. Dijital yerliler, teknolojiyle iç içe büyüyen ve dijital araçları doğal bir şekilde kullanan genç bireylerdir. Bu grup, teknolojinin içerisinde doğup büyüdüğünden dijital teknolojilerin eğitim ve günlük yaşam üzerindeki etkileri açısından önemli konudur. Dijital yerlilerin, geleneksel eğitim yöntemlerinden dolayı eğitimde karşılaştıkları zorluklar ve bu zorlukların nasıl aşılabileceği, eğitimciler ve politika yapıcılar için kritik öneme sahiptir. Dijital yerliler, genellikle teknolojiyi çocukluktan itibaren aktif olarak kullanan bireyler olarak tanımlanır. Bu kavram ilk kez Marc Prensky tarafından ortaya atılmıştır ve teknolojiyle büyüyen yeni nesil ile teknolojiye sonradan adapte olan bireyler arasındaki farkları vurgular. Dijital yerliler, internet, akıllı telefonlar ve sosyal medya gibi araçları hayatlarının her anında kullandıkları için doğal bir parçası olarak görürler. Eğitimde, bu bireylerin teknoloji kullanım alışkanlıkları ve öğrenme stilleri, geleneksel eğitim yöntemleriyle uyuşmayabilir. Ve bu uyuşmazlık, bireylerin verimli bir şekilde öğrenmelerine engel olabilir. Marc Prensky'nin çalışmaları, (Prensky, 2001) dijital yerlilerin teknolojiye yönelik yaklaşımlarını ve eğitimdeki etkilerini anlamak için temel bir kaynak sağlar. Prensky, dijital yerlilerin teknolojiyle doğrudan etkileşimde bulunmalarının, eğitim yöntemlerini yeniden şekillendirmesi gerektiğini savunur. Palfrey ve Gasser (Palfrey & Gasser, 2008), dijital yerlilerin eğitimdeki rolünü ele alırken, teknolojinin eğitimdeki avantajlarına ve sınırlamalarına dair önemli bulgular sunar. Teknolojinin eğitim üzerindeki etkileri ile teknolojinin içine doğmuş olan kişilerin öğrenme süreçlerinin nasıl değiştiğini ve geleneksel eğitim yöntemlerinin bu değişikliklere uyum sağlamakta zorlandığını tartışır. Ofsted’in yayınladığı raporda (Ofsted, 2013), dijital teknolojilerinin öğretim yöntemlerini nasıl değiştirdiğini ve öğrenci başarısı üzerindeki etkileri tartışılmaktadır. Ayrıca, Haythornthwaite ve Andrews'un çalışmaları (Haythornthwaite & Andrews, 2011) dijital yerlilerin öğrenme stillerini ve teknoloji kullanımını kapsamlı bir şekilde incelemektedir. Prensky’nin makalesi dijital yerliler ve dijital göçmenler kavramlarını tanımlayan ve açıklayan kavramsal bir makale olduğundan Prensky çeşitli gözlemler ve anekdotlardan yola çıkmıştır. Palfrey ve Gasser’in makalesinde dijital yerlilerle ve teknoloji alanındaki uzmanlarla yapılan görüşmelere ve gözlemlere dayalı analizler bulunmaktadır. Ayrıca yazarlar, dijital yerlilerin yaşam biçimlerini ve teknoloji kullanımını anlamak için vaka incelemelerine başvurmuşlardır. Ofsted’in raporu öğretmenler, öğrenciler ve okul liderleriyle yapılan anketlerden elde edilen verilere dayanır. Dijital yerliler, teknoloji ile iç içe bir eğitim ortamında daha iyi performans gösterebilmektedirler. Ancak, geleneksel eğitim yöntemleri dijital yerlilerin öğrenme stillerine uyum sağlamadığında, öğrencilerin motivasyonları ve başarıları etkilenebilir. Dijital araçlar, öğrenme süreçlerini daha etkileşimli ve dinamik hale getirebilir, ancak öğretmenlerin bu araçları etkili bir şekilde kullanmaları gerekmektedir. Dijital yerlilerin eğitimde teknoloji kullanımı, öğretim yöntemlerini yeniden gözden geçirmeyi gerektirmektedir. Geleneksel yöntemler, dijital yerlilerin hızlı bilgi işleme yeteneklerine ve teknolojiye olan yüksek bağlılıklarına uyum sağlamamaktadır. Bu durum bireylerin başarısını olumsuz olarak etkilemektedir. Eğitimcilerin, dijital yerlilerin ihtiyaçlarına yönelik olarak teknoloji entegrasyonunu artırmaları, eğitimdeki zorlukların aşılmasına yardımcı olabilir. Teknolojinin sürekli geliştiği bu dönemde eğitimle teknolojinin sağlıklı olarak entegrasyonunun yapılması öğrencilerin daha verimli bir şekilde öğrenmesini sağlayabilir. Eğitimde teknoloji kullanımının artması, dijital eşitsizlik ve gizlilik gibi etik sorunları gündeme getirebilir. Eğitimcilerin, teknoloji kullanımında öğrencilerin mahremiyetini korumaları ve tüm öğrencilerin teknolojiye erişimini sağlamaları önemlidir. Ayrıca her öğrencinin teknolojiye erişimi olmadığından, alt yapı çalışmalarının yapılması da teknolojinin entegrasyonu için önemli olan adımlardan biridir. Dijital yerlilerin eğitimde teknolojiyle etkileşimleri, eğitim yöntemlerinin yenilenmesini ve teknoloji entegrasyonunu gerektirmektedir. Eğitimciler, dijital yerlilerin ihtiyaçlarına yönelik stratejiler geliştirerek eğitim sürecini daha etkili hale getirebilirler. Eğitimcilerin bunu yapabilmeleri için, kendilerinin de teknoloji ile etkileşimlerini ve bu konu hakkındaki bilgilerini artırması gerekmektedir. Gelecekteki araştırmalar, dijital yerlilerin eğitimde karşılaştıkları zorlukların daha derinlemesine incelenmesini ve etkili teknolojik çözümler geliştirilmesini hedeflemelidir. Ayrıca, öğretmenlerin teknoloji entegrasyonunda karşılaştıkları zorluklar ve bu zorlukların nasıl aşılabileceğine dair daha fazla çalışma yapılmalıdır. Referanslar Prensky, M. (2001). Digital Natives, Digital Immigrants. On the Horizon, 9(5), 1-6. Palfrey, J., & Gasser, U. (2008). Born Digital: Understanding the First Generation of Digital Natives. Basic Books. Haythornthwaite, C., & Andrews, R. (2011). The Sage Handbook of E-learning Research. Sage Publications. Ofsted. (2013). The impact of digital technology on learning. Güncel Teknoloji ve Eğitim Makaleleri 13.05.25 Teknoloji ve Eğitim: Altı Ülkenin Müfredatının Karşılaştırmalı Analizi Avustralya, İsveç, ABD, İngiltere, Fransa ve Hollanda'nın eğitim müfredatları, dijital okuryazarlık, STEM (bilim, teknoloji, mühendislik, matematik) eğitimi ve teknolojiye dayalı öğretim yöntemleri açısından birbirinden farklılıklar gösterirken, ortak bir hedefleri de vardır: Öğrencilerin teknolojiye entegre becerilerle donanmış, yaratıcı ve eleştirel düşünme yeteneğine sahip bireyler olarak yetişmesi. Daha Fazla 07.01.25 Dijital Yerliler ve Eğitim İlk olarak Marc Prensky’nin ortaya attığ ı “dijital yerliler” kavramı, teknolojinin içine doğmuş ve teknolojiyle büyümüş bireyler için kullanılmaktadır. Teknolojinin gelişiminden nasibini almış olan eğitim alanında bu bireyler, geleneksel eğitim yöntemlerinden olumsuz etkilenmekte ve başarılarını düşürebilmektedir. Daha Fazla 22.11.24 Eğitimde AR ve VR Teknolojisi AR ve VR teknolojileri, eğitimde soyut kavramları görselleştirerek öğrencilerin anlamalarını kolaylaştırmak ve öğrenme deneyimini zenginleştirmek için kullanılan yenilikçi araçlardır. Bu teknolojiler, özellikle Mimarlık, Mühendislik ve İnşaat eğitiminde motivasyonu artırarak etkili öğrenme imkânı sunmaktadır. Daha Fazla 21.10.24 Öğrenme Yolculuğunda Kullanılabilecek Yapay Zeka Araçları Son dönemlerde yapay zekânın hızlı gelişimi sayesinde birçok yapay zekâ araçları ortaya çıkmıştır. Bu yapay zekâ araçları birçok alanda olduğu gibi eğitim alanında da kullanıcılarına büyük bir kolaylık sağlamaktadır. Bu makalede, eğitim alanında kullan yapay zekâ araçları tanıtılarak, bu araçların öğrencilere ve öğretmenlere nasıl fayda sağladığı incelenmiştir. Daha Fazla 09.08.24 Teknolojinin Öğrencilerin Eğitim Platformlarını Terk Etmesindeki Etkisi ve Nedenleri Eğitim ve teknoloji, özellikle çevrimiçi öğrenmenin yaygınlaşmasıyla, birbirleri üzerinde önemli etkiler yaratmaktadır. Bu makalede, teknolojinin erişim kolaylığı, teknik sorunlar ve dijital etkileşimlerin, öğrencilerin çevrimiçi öğrenme deneyimlerini ve topluluklardan ayrılma kararlarını nasıl şekillendirdiği incelenmektedir. Daha Fazla 16.07.24 Yapay Zeka ile Eğitimde Dönüşüm: Öğrenme Deneyimini Nasıl Etkiliyor? Yapay zeka destekli öğrenme yönetim sistemleri, sanal ve artırılmış gerçeklik teknolojileri ve eğitim robotları gibi araçlar, eğitimde kişiselleştirilmiş öğrenme ve verimliliği artırarak eğitim sisteminde önemli değişikliklere yol açmaktadır. Daha Fazla
- Teknoloji ve Eğitim: Altı Ülkenin Müfredatının Karşılaştırmalı Analizi | TechMakale
Önceki Sonraki Facebook X (Twitter) WhatsApp LinkedIn Pinterest Bağlantıyı Kopyala Teknoloji ve Eğitim: Altı Ülkenin Müfredatının Karşılaştırmalı Analizi 13.05.25 Yazar: Nisa Nur Taş Avustralya, İsveç, ABD, İngiltere, Fransa ve Hollanda'nın eğitim müfredatları, dijital okuryazarlık, STEM (bilim, teknoloji, mühendislik, matematik) eğitimi ve teknolojiye dayalı öğretim yöntemleri açısından birbirinden farklılıklar gösterirken, ortak bir hedefleri de vardır: Öğrencilerin teknolojiye entegre becerilerle donanmış, yaratıcı ve eleştirel düşünme yeteneğine sahip bireyler olarak yetişmesi. Son yıllarda teknolojinin hızlı bir şekilde gelişimi eğitim sistemlerinin yeniliklere uyum sağlamasını zorunlu kılmıştır. Eğitim ve teknolojinin entegrasyonu, öğrenme süreçlerini iyileştirmek, bireylere kişiselleştirilmiş eğitimler sunmak ve becerilerini geliştirmek için önemli bir araçtır. Bu makale, farklı ülkelerdeki teknoloji eğitimi müfredatlarını inceleyerek bu alandaki yaklaşımlar arasındaki benzerlikleri ve farklılıkları analiz etmeyi amaçlamaktadır. Ayrıca, eğitimde teknolojinin rolü üzerine gelecekteki uygulamalara yönelik öneriler sunulacaktır. Teknoloji, 21. yüzyılın ayrılmaz bir parçası olarak her alanı –sanat, bilim, dil, sağlık vs.- olduğu gibi iş dünyası ve eğitim sistemlerini de şekillendirmektedir. Eğitimde teknoloji, dijital araçların öğrenme süreçlerine entegrasyonu ve öğrencilerin teknolojik okuryazarlık kazanmalarını hedefler. Avustralya, ABD, ve İngiltere gibi ülkelerde teknoloji eğitiminin gelişimi hakkında yapılan çalışmalar, bu alanın eğitim politikalarında giderek daha fazla öncelik kazandığını göstermektedir. İsveç’te tarihsel perspektifin önemi vurgulanırken, ABD’de müfredatlar daha çok uygulamalı becerilere odaklanmaktadır. Rasinen’in (2003) yaptığı uluslararası bir inceleme, teknoloji eğitimi müfredatlarının toplumsal ihtiyaçlara yanıt verecek şekilde yapılandırıldığını ortaya koymaktadır. ABD’nin Standards for Technological Literacy belgesi, öğrencilerin teknolojiyi anlamaları, yönetmeleri ve geliştirmeleri gerektiğini vurgulamaktadır. İngiltere’de ise, problem çözme ve yaratıcı düşünme becerilerinin teknoloji eğitimi ile geliştirilmesi amaçlanmıştır. Bu yaklaşımlar, öğrencilerin eleştirel bir bakış açısıyla teknolojiye yaklaşmalarını desteklemektedir. Avustralya, İngiltere, Fransa, İsveç, Hollanda ve ABD müfredatları ele alınan bu çalışmada, elde edilen bulgular karşılaştırmalı analiz yöntemiyle değerlendirilmiştir. Avustralya: Müfredat, öğrencilerin yaratıcı düşünme ve uyum sağlama becerilerini geliştirmeyi hedefler. Avustralya’nın mevcut teknoloji eğitimi müfredatı, iki temel başlığa ayrılır: Tasarım ve Teknojiler ile Dijital Teknolojiler.[3] İngiltere: Teknoloji eğitimi, geçmiş ve günümüz teknolojilerini eleştirerek değerlendirme yeteneği kazandırmayı amaçlar. Öğrencilerin eğitimi 4 “key stage”’e ayrılır. Key Stage 1 ve 2, 5-11 yaş arasını kapsar ve dönemde temel becerilere odaklanılır. Öğrenciler tasarım yapma, model oluşturma gibi faaliyetlerin yanı sıra, beslenme ve yemek yapma gibi temel becerileri de öğrenir. Key Stage 3 ve 4, 11-16 yaş arasını kapsar ve bu dönemde daha karmaşık projeler üzerinde çalışır. Öğrenciler, kullanıcı ihityaçlarını anlayarak tasarım problemlerini çözmeyi ve ürünleri test etmeyi öğrenir. [4] İsveç: İsveç'in teknoloji eğitimi, özellikle dijital becerilere odaklanmaktadır ve ulusal müfredat, dijitalleşmeyi destekleyen stratejilerle sürekli güncellenmektedir. 2023-2027 Dijitalleşme Stratejisi, öğrencilerin dijital becerilerini geliştirmeyi, öğretmenlere teknoloji entegrasyonu konusunda destek sağlamayı ve eşit erişimi sağlamayı hedeflemektedir. [5] ABD: ABD'de teknoloji eğitimi, genellikle Standards for Technological Literacy ( STL) çerçevesinde şekillendirilmiştir. Bu standartlar, öğrencilerin teknoloji kullanımını, yönetimini ve yaratıcı çözümler geliştirme becerilerini kazanmalarını hedefler. ABD müfredatı uygulamalı öğrenme ve problem çözme üzerine yoğunlaşırken, yapay zeka ve kodlama gibi gelişmekte olan teknolojiler eğitimin bir parçası haline gelmiştir. [6] Fransa ve Hollanda: Teknoloji eğitimi, diğer disiplinlerle entegre edilir ve özellikle dijital becerilere vurgu yapılır. [7] Bulguların Yorumu Farklı ülkelerin teknoloji eğitimi yaklaşımlarında, toplumsal ihtiyaçlar ve öncelikler önemli bir rol oynamaktadır. Avustralya ve ABD gibi ülkeler yenilikçi düşünmeyi teşvik ederken, İsveç ve İngiltere daha çok teknoloji ve toplum ilişkisini irdelemektedir. Tüm müfredatlar, öğrencilerin yalnızca teknik beceriler değil, aynı zamanda etik ve çevresel bilinç geliştirmesini hedeflemektedir. Teknoloji eğitimi, yalnızca bireysel gelişimi değil, aynı zamanda toplumsal farkındalığı artırarak sürdürülebilir kalkınmaya katkıda bulunabilir. Bununla birlikte, dijital eşitsizliklerin giderilmesi ve eğitmenlerin yeterliliklerinin artırılması önemli etik ve pratik zorluklar arasında yer almaktadır. Bu çalışma, teknoloji eğitiminin uluslararası müfredatlar aracılığıyla nasıl şekillendiğini incelemiştir. Ortak hedef, bireylerin teknolojiye uyum sağlayabilen, eleştirel düşünebilen ve yenilikçi bireyler olarak yetiştirilmesidir. Teknoloji ile eğitimin entegresi sırasında öğrencilerin kişisel bilgilerinin gizliliğinin sağlanması konusunda da çalışmaların yapılması gerekmektedir. Dijital Erişim ve Eşitlik: Eğitimde dijital araçlara erişim konusunda küresel eşitsizliklerin giderilmesi gerekmektedir. Devletlerin alt yapı problemini çözmesi için adım atması gerekmektedir. Öğretmen Eğitimi: Gelişen teknoloji ile teknoloji eğitimi alanında uzmanlaşmış öğretmenler yetiştirilmelidir. Araştırma ve Geliştirme: Eğitimde yapay zeka ve sanal gerçeklik gibi yenilikçi teknolojilerin etkilerini araştırmaya yönelik çalışmalar artırılmalıdır. Geleneksel eğitim yöntemi yerine yenilikçi bir eğitim anlayışı benimsenmelidir. Referanslar: [1] Rasinen, A. (2003). An analysis of the technology education curriculum of six countries. Journal of Technology Education, 15 (1), 31–46. https://doi.org/10.21061/jte.v15i1.a.3 [2] International Technology Education Association. (2000). Standards for technological literacy: Content for the study of technology . Reston, VA: Author. [3] Australian Curriculum, Assessment and Reporting Authority. (n.d.). The Australian Curriculum (Version 8.4) . https://www.australiancurriculum.edu.au [4] Department for Education. (2013). National curriculum in England: Design and technology programmes of study . GOV.UK. https://www.gov.uk/government/publications/national-curriculum-in-england-design-and-technology-programmes-of-study [5] European Commission/EACEA/Eurydice. (n.d.). Welcome to Eurydice . https://eurydice.eacea.ec.europa.eu [6] International Technology and Engineering Educators Association. (n.d.). ITEEA – International Technology and Engineering Educators Association . https://www.iteea.org [7] Qualifications and Curriculum Authority. (2000). Design and technology in the national curriculum . London: HMSO. Son Yayınlar 07.07.25 Teknolojinin Kültüre Etkisi ve Dil Üzerine İzdüşümleri Kültür ile var olan dillerin ve aynı zamanda dillerle aktarılan kültürlerin, birbirleri ile olan etkileşimleri düşünüldüğünde etkilendikleri paydaşlar ortaktır. Bu paydaşların arasında en çok göze çarpan etken ise teknolojinin kendisidir. Daha Fazla 10.06.25 Yapay Zeka İle Tele Sağlık Ve Uzaktan İzleme Yapay zeka destekli telesağlık ve uzaktan izleme sistemleri, sağlık hizmetlerini daha erişilebilir, hızlı ve kişiselleştirilmiş hale getirirken; kronik hastalık yönetimi, erken teşhis ve hasta memnuniyeti gibi alanlarda büyük avantajlar sunmaktadır. Ancak, veri gizliliği, etik sorumluluklar ve altyapı eksiklikleri bu sistemlerin yaygınlaşmasında önemli engeller oluşturmaktadır. Daha Fazla 27.05.25 Teknolojinin Sanat Restorasyonu Ve Korunumu Üzerindeki Etkisi Sanat eserlerinin korunumu, kültürel mirası gelecek nesillere aktarmak açısından kritik olup, modern teknolojilerle daha hassas hale gelmiştir. Örneğin, Leonardo da Vinci'nin "Son Akşam Yemeği" ve Michelangelo'nun Sistine Şapeli tavanı gibi eserlerde röntgen, dijital tarama ve ultraviyole ışınlar kullanılarak detaylı analizler yapılmıştır. Ancak bu teknolojiler yüksek maliyetler ve etik sorunlar gibi zorluklar da getirmektedir. Gelecekte, teknolojinin entegrasyonu, etik standartların belirlenmesi ve maliyetlerin düşürülmesi gibi alanlarda ilerlemeler sağlanmalıdır. Daha Fazla 20.05.25 Çocuklarda Kritik Dönemdeki Dil Edinimi Ve Teknolojinin Rolü: Kritik Dönem İle Teknolojinin Kesişimlerinde Öngörülen Durumlar Çocukluğun dil edinimi sağladığı kritik dönemde (Critical Period Hypothesis) teknolojik araç ve gereçlerin dil edinimi süreci üzerindeki rolünün etkisi gittikçe artmıştır. Daha Fazla 13.05.25 Teknoloji ve Eğitim: Altı Ülkenin Müfredatının Karşılaştırmalı Analizi Avustralya, İsveç, ABD, İngiltere, Fransa ve Hollanda'nın eğitim müfredatları, dijital okuryazarlık, STEM (bilim, teknoloji, mühendislik, matematik) eğitimi ve teknolojiye dayalı öğretim yöntemleri açısından birbirinden farklılıklar gösterirken, ortak bir hedefleri de vardır: Öğrencilerin teknolojiye entegre becerilerle donanmış, yaratıcı ve eleştirel düşünme yeteneğine sahip bireyler olarak yetişmesi. Daha Fazla 08.04.25 Teknoloji ve işaret dili: Dijital platformlar ve yapay zeka araçlarının işaret dilleri üzerindeki etkileri İşaret dili kullanıcıların dil edinimlerine yardımcı olmak ve onlarla olan bağı güçlendirmek, topluma katılımlarını kolaylaştırabilmek adına dijital ortamlarda oluşturulan birçok proje bulunmaktadır. Daha Fazla
- Teknoloji ve Sağlık'a Giriş | TechMakale
Önceki Sonraki Facebook X (Twitter) WhatsApp LinkedIn Pinterest Bağlantıyı Kopyala Teknoloji ve Sağlık'a Giriş 17.05.24 Yazar: Neris Öncü Son yıllarda hızla gelişen teknolojiler, sağlık hizmetlerinin kalitesini ve erişilebilirliğini artırarak hastalıkların teşhis ve tedavisinde devrim yaratmıştır. Son yıllarda teknoloji alanındaki hızlı gelişmeler, sağlık sektöründe önemli değişikliklere yol açmıştır. Dijitalleşme, yapay zeka, büyük veri analitiği ve tele sağlık hizmetleri gibi yenilikçi teknolojiler, sağlık hizmetlerinin kalitesini ve erişilebilirliğini artırmaktadır. Bu makale, sağlık teknolojilerinin sunduğu fırsatlar ve karşılaşılan zorlukları değerlendirerek, bu yeniliklerin sağlık hizmetleri üzerindeki etkilerini objektif bir şekilde incelemeyi amaçlamaktadır. Teknoloji ve sağlık alanındaki hızlı gelişmeler, hastalıkların teşhis ve tedavisinde devrim yaratmıştır. Dijital sağlık uygulamaları, tele sağlık, yapay zeka destekli tanı sistemleri ve büyük veri analitiği, sağlık hizmetlerinin kalitesini ve erişilebilirliğini artırmaktadır. Bu teknolojiler, sağlık sektöründe daha verimli ve etkili çözümler sunarak hasta bakımını iyileştirmektedir. Geçmişte yapılan çalışmalar, teknolojinin sağlık hizmetlerinde nasıl kullanıldığını ve bu kullanımın sonuçlarını ortaya koymuştur. Örneğin, yapay zekanın radyoloji alanında tanı doğruluğunu artırdığı, tele sağlık uygulamalarının kırsal bölgelerde sağlık hizmetlerine erişimi kolaylaştırdığı ve büyük veri analitiğinin hastalıkların erken teşhisinde önemli rol oynadığı tespit edilmiştir. Buna ek olarak bir araştırma, yapay zeka tabanlı görüntü analiz sistemlerinin, doktorlara kıyasla belirli hastalıkların teşhisinde daha yüksek doğruluk oranlarına sahip olduğunu göstermiştir. Başka bir çalışma, tele sağlık hizmetlerinin, özellikle pandemi döneminde, sağlık hizmetlerine erişimi nasıl artırdığını ve hasta memnuniyetini nasıl iyileştirdiğini incelemiştir. Yani araştırmalar, yapay zekanın teşhis ve tedavi süreçlerinde doğruluğu ve hızı artırdığını göstermektedir. Ayrıca, büyük veri analitiğinin kişiselleştirilmiş tıp uygulamalarında ve halk sağlığı politikalarının geliştirilmesinde önemli katkılar sağladığı belirlenmiştir. Bulgular, teknolojinin sağlık sektöründe büyük bir potansiyele sahip olduğunu ve sağlık hizmetlerinin kalitesini artırabileceğini göstermektedir. Ancak, bu teknolojilerin entegrasyonunda bazı zorluklar ve etik sorunlar da mevcuttur. Örneğin, veri gizliliği ve güvenliği konuları, yapay zeka sistemlerinin eğitiminde kullanılan verilerin doğruluğu ve çeşitliliği gibi konular önem arz etmektedir. Teknolojik yeniliklerin uygulanması, sağlık hizmetlerinde eşitlik ve erişilebilirlik açısından önemli faydalar sağlarken, aynı zamanda etik sorumluluklar da getirmektedir. Sağlık verilerinin güvenliği, hasta mahremiyeti ve adil erişim gibi konular, teknolojik ilerlemelerin pratik uygulamaları sırasında dikkatle ele alınmalıdır. Son olarak gelecekteki araştırmalar, sağlık teknolojilerinin daha geniş ve kapsayıcı bir şekilde uygulanmasını desteklemelidir. Özellikle veri güvenliği, etik sorumluluklar ve hasta mahremiyeti konularına odaklanılmalı ve bu alanlarda kapsamlı rehberlikler geliştirilmelidir. Ayrıca, sağlık profesyonellerinin teknoloji kullanımına yönelik eğitimleri artırılmalı ve yeniliklerin pratik uygulamalara entegrasyonu sağlanmalıdır. Referanslar Impact Networking. (t.y). 5 Examples of Smart Technology in Healthcare. Alındığı Kaynak: https://www.impactmybiz.com/blog/smart-technology-in-healthcare/ Health Smart Technologies. (t.y). Alındığı Kaynak: https://healthsmarttech.com/ Global TeleHealth Network. (t.y). Mission & Scope of Work. Alındığı Kaynak: https://www.globaltelenet.org/mission-scope-of-work-1 Son Yayınlar 07.07.25 Teknolojinin Kültüre Etkisi ve Dil Üzerine İzdüşümleri Kültür ile var olan dillerin ve aynı zamanda dillerle aktarılan kültürlerin, birbirleri ile olan etkileşimleri düşünüldüğünde etkilendikleri paydaşlar ortaktır. Bu paydaşların arasında en çok göze çarpan etken ise teknolojinin kendisidir. Daha Fazla 10.06.25 Yapay Zeka İle Tele Sağlık Ve Uzaktan İzleme Yapay zeka destekli telesağlık ve uzaktan izleme sistemleri, sağlık hizmetlerini daha erişilebilir, hızlı ve kişiselleştirilmiş hale getirirken; kronik hastalık yönetimi, erken teşhis ve hasta memnuniyeti gibi alanlarda büyük avantajlar sunmaktadır. Ancak, veri gizliliği, etik sorumluluklar ve altyapı eksiklikleri bu sistemlerin yaygınlaşmasında önemli engeller oluşturmaktadır. Daha Fazla 27.05.25 Teknolojinin Sanat Restorasyonu Ve Korunumu Üzerindeki Etkisi Sanat eserlerinin korunumu, kültürel mirası gelecek nesillere aktarmak açısından kritik olup, modern teknolojilerle daha hassas hale gelmiştir. Örneğin, Leonardo da Vinci'nin "Son Akşam Yemeği" ve Michelangelo'nun Sistine Şapeli tavanı gibi eserlerde röntgen, dijital tarama ve ultraviyole ışınlar kullanılarak detaylı analizler yapılmıştır. Ancak bu teknolojiler yüksek maliyetler ve etik sorunlar gibi zorluklar da getirmektedir. Gelecekte, teknolojinin entegrasyonu, etik standartların belirlenmesi ve maliyetlerin düşürülmesi gibi alanlarda ilerlemeler sağlanmalıdır. Daha Fazla 20.05.25 Çocuklarda Kritik Dönemdeki Dil Edinimi Ve Teknolojinin Rolü: Kritik Dönem İle Teknolojinin Kesişimlerinde Öngörülen Durumlar Çocukluğun dil edinimi sağladığı kritik dönemde (Critical Period Hypothesis) teknolojik araç ve gereçlerin dil edinimi süreci üzerindeki rolünün etkisi gittikçe artmıştır. Daha Fazla 13.05.25 Teknoloji ve Eğitim: Altı Ülkenin Müfredatının Karşılaştırmalı Analizi Avustralya, İsveç, ABD, İngiltere, Fransa ve Hollanda'nın eğitim müfredatları, dijital okuryazarlık, STEM (bilim, teknoloji, mühendislik, matematik) eğitimi ve teknolojiye dayalı öğretim yöntemleri açısından birbirinden farklılıklar gösterirken, ortak bir hedefleri de vardır: Öğrencilerin teknolojiye entegre becerilerle donanmış, yaratıcı ve eleştirel düşünme yeteneğine sahip bireyler olarak yetişmesi. Daha Fazla 08.04.25 Teknoloji ve işaret dili: Dijital platformlar ve yapay zeka araçlarının işaret dilleri üzerindeki etkileri İşaret dili kullanıcıların dil edinimlerine yardımcı olmak ve onlarla olan bağı güçlendirmek, topluma katılımlarını kolaylaştırabilmek adına dijital ortamlarda oluşturulan birçok proje bulunmaktadır. Daha Fazla
- Heykel ve Tasarımlarda 3D Baskı
3D baskının karmaşık formlar üretimini kolaylaştırması ve sanatsal yeniliklere kapı açması vurgulanmaktadır. Stefan Maier'in "Hypnerotomachia Naturae" ve Mat Collishaw'ın "Equinox" eserleri gibi örneklerle, 3D baskının sanatsal ve teknik potansiyelleri incelenmektedir. Önceki Sonraki Facebook X (Twitter) WhatsApp LinkedIn Pinterest Bağlantıyı Kopyala Heykel ve Tasarımlarda 3D Baskı 26.10.24 Yazar: Zeynep Met 3D baskının karmaşık formlar üretimini kolaylaştırması ve sanatsal yeniliklere kapı açması vurgulanmaktadır. Stefan Maier'in "Hypnerotomachia Naturae" ve Mat Collishaw'ın "Equinox" eserleri gibi örneklerle, 3D baskının sanatsal ve teknik potansiyelleri incelenmektedir. Son yıllarda, 3D baskı sanat dünyasında dönüştürücü bir güç olarak ortaya çıkmıştır, geleneksel yaratım yöntemlerini yeniden tanımlayarak sanatsal ifade için yeni olanaklar açtı. Bu teknoloji, başlangıçta endüstriyel ve mühendislik amaçları için geliştirilmiş olsa da, şimdi dünya genelindeki sanatçıların eline geçerek heykel, enstalasyon sanatı ve ötesindeki alanlarda sınırları zorlamalarına olanak tanıyor. Bu makalenin amacı, 3D baskının çağdaş sanat uygulamaları üzerindeki derin etkilerini incelemek, sanatsal yenilikleri, koruma çabalarını ve sanat üretiminin demokratikleşmesini nasıl etkilediğini araştırmaktır. 3D baskı, dijital modelleme teknikleri kullanılarak katman katman nesnelerin üretildiği bir imalat yöntemidir. Bu teknoloji, bilgisayar programları veya dijital tarama ile oluşturulan 3 boyutlu modelleri fiziksel nesnelere dönüştürmek için kullanılır. Özellikle heykel ve tasarım alanlarında, 3D baskı sanat dünyasında devrim niteliğinde bir etki yaratmıştır. Sanatçılar ve tasarımcılar, geleneksel yöntemlerle mümkün olmayan karmaşık formlar ve detaylar üretebilirler. Ayrıca, prototip oluşturma süreçlerini hızlandırır ve farklı malzemelerle deneme yapma imkanı sunar. Heykel sanatında kullanımı, sanat eserlerinin üretim süreçlerini hızlandırırken malzeme çeşitliliğini artırarak sanatçılara yeni yaratıcı özgürlükler sağlamıştır. 3D baskı, tasarım alanında da prototipleme süreçlerini köklü bir şekilde değiştirmiştir. Tasarımcılar, fikirlerini hızla gerçeğe dönüştürebilir ve ürünlerini daha önceki yöntemlere göre daha kolay iteratif bir şekilde geliştirebilirler. Bu teknoloji özellikle kompleks geometrilerin üretiminde ve özelleştirilmiş tasarımların yapılmasında büyük avantajlar sunmaktadır. 3D baskı kullanılarak yapılan önemli heykel ve tasarımların bazılarına değinecek olursak: Stefan Maier ve Giacomo Pala tarafından Innsbruck Üniversitesi Mimarlık Enstitüsü'nde Bart Lootsma'nın rehberliğinde hayata geçirilen 'Hypnerotomachia Naturae' adlı heykel, ilk bakışta bir yapı setini anımsatmasına rağmen, beton kullanımı ve modüler yapısıyla sanat ile bilimin kesişimini ve insanın doğayla ilişkisini sorgulayan bir yapıya sahiptir. Heykel, farklı kültürel mirasların ve ideallerin bir arada nasıl var olabileceğini gösterirken, sanatın evrensel dilini kullanarak izleyiciyle etkileşim kurar. “Equinox" optik bir yanılsama ve zootrop teknolojisi yardımı ile yapılmış, Gövdesi çiçek biçiminde olan bir heykeldir. Yapraklari dönerken açılıp kapanarak adeta bir böcek hareketini simgeliyor. Dubai Emiri Şeyh Mohammed bin Rashid Al Maktoum'un şiirleriyle birleştirilerek Expo 2020 Dubai'de sergileniyor. İngiliz sanatçı Matt Collishaw tarafından hayata geçirilen ve Futurecity tarafından küratörlüğü yapılan heykel, hidrolik mekanizmalarla kontrol ediliyor ve geceleyin aydınlatma efektleriyle izleyicilere farklı bir görsel deneyim sunuyor. Bilim insanları Michelangelo'nun ünlü "David" heykelinin iki minyatür replikasını özel bir 3D baskı tekniği kullanarak yeniden yarattı. İsviçre'nin Zürih ETH Üniversitesi'nden bir ekip, metal yapıları nanometre ve mikrometre ölçeğinde yazdırabildiği teknik geliştirmişti. Orijinal mermer şaheser 17 feet boyundadır, ancak bu daha detaylı minyatürler orijinaline göre çok daha küçüktür ve bakırdan yapılmıştır. Micromachines dergisinde yayımlanan bir çalışmaya göre, bu replikalardan biri sadece bir milimetre yüksekliğindeyken diğeri ise bunun tamı tamına onda biri büyüklüğündedir. A’Design Ödüllerinde Bronz madalya kazanan bir başka çalışma ise Fabcraft Design Lab’den YinYun 3D baskı seramik instalasyonu Yinyun, Taipei, Tayvan'daki Taipower D/S ONE sergi salonunda bulunan 85 benzersiz 3D baskılı seramik ünitenin bir sanat enstalasyonudur. Jeneratif tasarım algoritması kullanılarak, her ünitede elektrik verileri çıkarılmasıyla ve görselleştirilmesiyle büyüleyici ve görkemli bir gradyan efekti oluşturulmuştır. Geri dönüştürülmüş malzeme karışımı ile seramik 3D baskı kullanılarak üretilmiş olan bu ünitelerin yüzeyinde teknik detaylı yüzey kabartmaları oluşturulmuştur. Bu çalışmada her ünite kendine has ve hiçbir ünite birbirine benzemeyecek şekilde yapılmıştır. Heykel ve Tasarımlarda 3D Baskı kullanımını araştırmak için mevcut literatürdeki çalışmaları analiz ederek veya farklı 3D teknik ve baskılarını kullanarak heykellerin üretimini gerçekleştirerek ve bu süreci deneysel olarak değerlendirerek hatta figürlerinin yapımında daha önceden 3D baskı ile çalışmış sanatçılarla anket ve röportaj yaparak baskının sanatsal ve potansiyel durumunu değerlendirebiliriz. Bu makale, 3D baskı teknolojisinin sanat dünyasında nasıl dönüştürücü bir güç haline geldiğini ve sanatsal ifade için yeni olanaklar sağladığını ele almaktadır. Özellikle heykel, enstalasyon sanatı ve tasarım gibi alanlarda kullanılan bu teknoloji, geleneksel yöntemlerle mümkün olmayan karmaşık formlar ve detaylar üretme yeteneği sunmakta ve sanat üretim süreçlerinde verimliliği artırmaktadır. Ayrıca, 3D baskının sanatın demokratikleşmesine ve sanatçıların yaratıcılığını teşvik etmesine katkı sağladığı vurgulanmaktadır. Sonuç olarak, heykel ve tasarım alanında 3D baskının kullanımı, sanat eserlerinin ve tasarımların üretiminde yeni ufuklar açmış ve sanatçılar ile tasarımcıların yaratıcılıklarını artırmıştır. Geçmişte yapılan araştırmalar, bu teknolojinin sanat dünyasında ve endüstriyel tasarımda önemli bir etki yarattığını ve ilerleyen yıllarda da bu etkinin artarak devam edeceğini göstermektedir. Yapılan 3D eserleri üretirken, orijinal eserlerin telif hakları ve yaratıcılık hakları konuları önem kazanır. Özellikle başka sanatçıların eserlerini nasıl etkileyebileceğini ve bu teknoloji ile nasıl yeniden üretebileceği üzerine etik tartışmalar olabilir. Aynı zamanda sanatın özgünlüğü konusu da tartışmaya açıktır. Kaldı ki 3D baskı ile kolayca çoğaltılabilen eserlerin sanatsal değeri nasıl etkiler? Son yıllarda, 3D baskı sanat dünyasında devrim yaratarak geleneksel yöntemleri değiştirmiş ve sanatsal ifade için yeni olanaklar sunmuştur. Özellikle heykel ve tasarım alanlarında kullanılan bu teknoloji, karmaşık formların üretimini kolaylaştırırken tasarım süreçlerini hızlandırmaktadır. Stefan Maier ve Giacomo Pala'nın "Hypnerotomachia Naturae" heykeli ve Mat Collishaw'ın "Equinox" adlı kinetik heykeli gibi eserler, 3D baskının sanatsal yenilikleri nasıl desteklediğini göstermektedir. Heykel ve tasarımda 3D baskının ilerleyen yıllarda nasıl gelişebileceği ve genişleyebileceği konusunda çeşitli araştırma alanları bulunmaktadır. Özellikle, yeni malzemelerin ve tekniklerin keşfi, 3D baskının estetik ve işlevsel potansiyellerini artırabilir. Ayrıca, bu teknolojinin sanat eğitiminde ve müzelerde nasıl kullanılabileceği üzerine yapılan çalışmalar, sanat eserlerinin korunması ve sergilenmesinde yeni yöntemlerin geliştirilmesine katkı sağlayabilir. Teknoloji ve Sanat Son Yazılar 27 Mayıs 2025 Teknolojinin Sanat Restorasyonu Ve Korunumu Üzerindeki Etkisi Sanat eserlerinin korunumu, kültürel mirası gelecek nesillere aktarmak açısından kritik olup, modern teknolojilerle daha hassas hale gelmiştir. Örneğin, Leonardo da Vinci'nin "Son Akşam Yemeği" ve Michelangelo'nun Sistine Şapeli tavanı gibi eserlerde röntgen, dijital tarama ve ultraviyole ışınlar kullanılarak detaylı analizler yapılmıştır. Ancak bu teknolojiler yüksek maliyetler ve etik sorunlar gibi zorluklar da getirmektedir. Gelecekte, teknolojinin entegrasyonu, etik standartların belirlenmesi ve maliyetlerin düşürülmesi gibi alanlarda ilerlemeler sağlanmalıdır. Daha Fazla 18 Mart 2025 Dijital Zihinler: Yapay Zeka ve İnsan Sanatçılığının Simbiyotik İlişkisi Makale, yapay zekanın sanatta insan sanatçılarıyla oluşturduğu iş birliğini ve bunun yaratıcı süreçlere etkisini inceliyor. YZ, duygusal derinlikten yoksun olsa da, insan müdahalesiyle yeni sanat formları ortaya çıkıyor. Ancak, etik sorunlar (özgünlük, telif hakları) hala gündemde ve bu alanda daha fazla araştırma yapılması gerekiyor. Daha Fazla 21 Ocak 2025 Veri Görselleştirmenin Sanatsal İfade Üzerindeki Rolü Veri görselleştirme, bilgiyi grafiksel olarak sunarak estetik ve işlevselliği birleştirir. Bu yöntem, veriyi bilgi ve sanatsal ifade olarak değerlendirir. Çalışmalar, veri görselleştirmenin estetik ve işlevsel dengesini sağladığını ve sanatla bilgi arasında bir köprü kurduğunu gösterir. Daha Fazla 24 Aralık 2024 Blockchain ve Sanat Blockchain eknolojisinin sanat dünyasında sahiplik ve doğrulama süreçlerindeki rolünü incelenirken blockchain, sanat eserlerinin dijital olarak temsil edilmesi ve ticaretinin sağlanması açısından önemli bir araç olarak öne çıkıyor. Daha Fazla 26 Ekim 2024 Heykel ve Tasarımlarda 3D Baskı 3D baskının karmaşık formlar üretimini kolaylaştırması ve sanatsal yeniliklere kapı açması vurgulanmaktadır. Stefan Maier'in "Hypnerotomachia Naturae" ve Mat Collishaw'ın "Equinox" eserleri gibi örneklerle, 3D baskının sanatsal ve teknik potansiyelleri incelenmektedir. Daha Fazla 31 Ağustos 2024 AARON: Yapay Zekanın Sanat Serüveni Yapay zeka sanatta ilk kez kim tarafından kullanıldı? Ne zaman kullanılmaya başladı? AARON'un tarihi nasıl ilerledi? Daha Fazla
- Geçmişten Geleceğe ChatGPT Yatırımları
OpenAI'nın en büyük yatırım kaynağı olan ChatGPT'nin doğuşu için yapılan yatırımlar ve bu yatırımlar neticesinde beklenen sonuçlar: Önceki Sonraki Facebook X (Twitter) WhatsApp LinkedIn Pinterest Bağlantıyı Kopyala Geçmişten Geleceğe ChatGPT Yatırımları 23.06.24 Yazar: Nursima Çalış OpenAI'nın en büyük yatırım kaynağı olan ChatGPT'nin doğuşu için yapılan yatırımlar ve bu yatırımlar neticesinde beklenen sonuçlar: 2015 yılında kurulan OpenAI yapay zeka geliştirme ve pazarlama üzerine odaklandı. Bu odaklanma neticesinde günümüzde yapay zeka da büyük başarılara imza atan ChatGPT’yi piyasaya sürdü. ChatGPT’nin piyasaya sürülmesi ile çeşitli araştırmalar ve harcamalar için her şirket gibi OpenAI de yatırım toplamaya başladı. ChatCPT’nin başarısını gören Microsoft şirketi 2019 yılında OpenAI'ye 1 milyar dolar yatırım yaparak büyük bir destek sağladı. OpenAI bu fonu çeşitli diller geliştirme ve dağıtımı için kullandı. Zamanla ChatCPT’nin çeşitli versiyonlarının oluşması ve bu versiyonlarının eğitilmesi için OpenAI büyük veri merkezlerine ve çok sayıda GPU ya ihtiyaç duymaktaydı. Bu ihtiyaçlar çok yüksek maliyetler oluşturmaktaydı. OpenAI bu sorunu Microsoft'un Azure programını kullanarak çözüme kavuşturmuştur. Piyasaya sürülen ChatGPT nin halka açılıp yaygınlaştırılması da OpenAI için büyük bir yatırımdı. OpenAI API’ler kullanarak GPT-3 ‘ü erişilebilir hale getirdi. Çeşitli tanıtımlar ile çeşitli şirketleri de kullanıma teşvik etti. OpenAI'ın yakın geçmişi olan 2023 ü incelediğinde OpenAI'nın 2023 yılında büyük bir gelir atışı sağlamıştır. OpenAI ın yıllık gelirinin 1,6 milyar doları aştığı görülmektedir. 2022 yılına göre %700 lük bir artış olduğu gözler önüne seriliyor. OpenAI nın bu denli gelişiminin ChatGPT nin başarısı ile bağlantılı olduğunu ve çeşitli sektörlerde geniş çapta benimsenmesinin bu büyümeye katkıda bulunduğu net bir şekilde anlaşılıyor. Open AI ve stratejik ortağı Microsoft ile ortaklığı derinleşiyor. 2024 yılında Microsoft OpenAI'ye 10 milyar dolarlık bir yatırım yaptı. OpenAI’nın Microsoft’un bulut bilişim koluna harcadığı paranın yatırımın telafisi hesaplanmasında dikkate alınıp alınmayacağı bilinmiyor. Semafor’un kaynaklarına göre Microsoft parasını geri aldığında anlaşma mülkiyet yapısına geçecek. Bu yapı altında Microsoft %49 hisseye sahip olacak, diğer yatırımcılar %49 hisseye sahip olacak ve OpenAI’nın kar amacı gütmeyen ana şirketi %2 hisseye sahip olacak ayrıca Microsoft’un yatırımının, şirketin yatırımını telafi edene kadar OpenAI’nın karının %75’ini alacağı bir anlaşmanın parçası olduğu düşünülüyor. Araştırmaları, yeni modellerin geliştirilmesi ve AI teknolojilerinin güvenli dağıtımını destekleyen Microsoft şirketi milyar dolarlık yatırımlar yapmaya devam etmekte ayrıca Microsoft’un Azure bulut alt yapısı, OpenAI'nın AI eğitim ve dağıtım çalışmalarının ölçeklendirilmesi için önemli ve vazgeçilmez bir bileşen olarak kalacak gibi. Bu makale için, çeşitli haber kaynakları ve şirketin resmi hesapları incelenmiş, OpenAI ve Microsoft arasındaki ortaklık ile ilgili veriler ve analizler toplanmıştır. Ayrıca, OpenAI'ın CEO'su Sam Altman'nın çip üretimi ve sermaye artırma stratejileri üzerine odaklanmalarına dair bilgiler derlenmiştir ChatGPT nin arkasındaki kuruluş yani OpenAI başarılarını artırmak ve gelecekte daha fazla yatırım alabilmek için çeşitli planlar yapmakta. Bu planların bazıları incelediğinde OpenAI ın CEO’su olan Sam Altman’ın yarı iletken çip üzerine odaklandığı ve üretim kapasitesini artırıp önemli miktarda sermaye artırmayı hedeflemekte olduğu görülüyor ve AI gelişimi için önemli olan çip üretimini desteklemektedir. OpenAI, yapay zeka modellerini daha uyumlu ve yönlendirilebilir bir yapıya getirmeyi hedefliyor. Ayrıca AI yönetimi, AI’dan gelebilecek faydaları dağıtılması ve teknolojiye adil erişim konusunda küresel bir diyalog başlatmayı hedefliyor. Günümüzde yani 2024 te OpenAI ChatGPT’nin gelişimini artırmak için yaptığı bazı çalışmalar vardır. Bu çalışmalar incelendiğinde ChatGPT’nin AGI yani yapay genel zeka ilerlemesi dikkatleri çekiyor. OpenAI insan özellikleri ile uyumlu yüksek kapasiteli modeller oluşturma hedefi ile AGI’ye doğru önemli adımlar atmaktadır.OpenAI aynı zamanda yapay zekanın karmaşık olayları anlayıp onları çözüme kovuşturması için ciddi yatırımlar yapmaktadır. Yapay zekanın beklenmedik olaylarda ve karşılaştığı sorunlarla başa çıkabilme yani uyumlu bir şekilde devam edebilmesi için ve çeşitli beceriler kazandırmakta OpenAI'ın büyük hedefleri içinde yer alıyor. OpenAI şirketi büyük başarılara imza atmış ve atmaya devam edecek olan ChatGPT’nin gelişimi için çeşitli yol haritaları belirlediği ve bu doğrultuda çeşitli yatırımlara ihtiyaç duyulacağı öngörülmektedir. Ticari ortağı olan Microsoft ile anlaşmalarının önümüzdeki yıllarda da devam edecek gibi duruyor. REFERANSLAR Reuters. (2023, December 30). OpenAI annualized revenue tops $1.6 billion. https://www.reuters.com/technology/openai-annualized-revenue-tops-16-billion-information-2023-12-30/ Search Engine Journal. (2024). Microsoft Reportedly Planning A $10 Billion Investment In OpenAI. https://www.searchenginejournal.com/microsoft-reportedly-planning-a-10-billion-investment-in-openai/476083/ Business Review. (2023). OpenAI 2023 revenue up 700% compared to 2022. https://business-review.eu/tech/openai-2023-revenue-up-700-compared-to-2022-255758 Güncel Teknoloji ve Finans/Ekonomi Makaleleri 01.04.25 Güney Kore’nin Teknoloji Odaklı Ekonomik Kalkınma Süreci Güney Kore, 1960'lı yıllardan itibaren teknoloji odaklı ekonomik kalkınma politikaları uygulayarak, yabancı teknolojiyi benimseyip kendi üretimine entegre ederek büyük bir ekonomik büyüme sağlamıştır. Bu süreçte büyük holdinglerin AR-GE yatırımları ve teknoloji alanındaki yenilikçi adımlar, ülkenin küresel pazarda rekabetçi bir güç haline gelmesine yardımcı olmuştur. Daha Fazla 04.02.25 Şeffaf Finans Dünyası:Regtech RegTech, finans sektöründe düzenleyici uyumluluk, veri analizi ve kimlik doğrulama gibi alanlarda düşük maliyetli ve etkili çözümler sunarak şeffaflık ve istikrar sağlamaktadır. Aynı zamanda zamandan tasarruf ve itibar kaybını önleme gibi avantajlarla bankacılık sektörünün vazgeçilmez bir unsuru haline gelmiştir. Daha Fazla 05.12.24 Merkez Bankalarının Dijital Para Birimine Geçişi Bu makalede, Merkez Bankası Dijital Para Sistemleri (CBDC) ve avantajları ile dezavantajları ele alınmaktadır. Özellikle dijital para sistemlerinin ekonomik etkileri, finansal sistemdeki dönüşüm ve potansiyel riskler üzerine bir analiz yapılmaktadır. Daha Fazla 30.10.24 Yeşil Teknolojiler Ve Ekonomik Çözüm Yeşil ekonomi, çevre üzerindeki olumsuz etkileri azaltarak sürdürülebilir kalkınmayı hedefleyen bir ekonomik yaklaşımdır. Yeşil teknoloji ise çevre dostu üretim süreçleri ile enerji tasarrufu ve doğal kaynakların verimli kullanımını sağlayarak bu hedefe ulaşmada önemli bir rol oynar. Daha Fazla 25.08.24 Fiziksel Paranın Sanal Paraya Dönüşümü Fiziksel paradan sanal paraya geçiş süreci, teknolojik gelişmelerle birlikte hız kazanmış ve kripto paralar, hem ödeme hem de yatırım aracı olarak giderek daha fazla hayatımıza dahil olmaktadır. Gelecekte, sanal paraların daha da yaygınlaşacağı öngörülmektedir. Daha Fazla 07.07.24 E-Ticaretin Ülke Ekonomilerindeki Yeri E-ticaretin ekonomik büyüme, istihdam ve verimliliğe katkılarını incelerken; lojistik zorluklar ve sürdürülebilirlik sorunlarına da değinmektedir. Ayrıca, e-ticaretin geleneksel perakende sektöründe rekabet baskısı yarattığı vurgulanmaktadır. Daha Fazla
- Artırılmış Gerçeklik: Teknolojinin Yeni Yüzü
Artırılmış Gerçeklik (AR), fiziksel dünyayı sanal elemanlarla birleştirerek kullanıcıların etkileşimli deneyimler yaşamasını sağlar. Bu makale, AR'ın sanat, eğitim ve sağlık gibi çeşitli alanlardaki uygulamalarını ve gelecekteki potansiyelini incelerken, kullanıcı gizliliği ve veri güvenliği gibi etik konuları da ele almaktadır. Önceki Sonraki Facebook X (Twitter) WhatsApp LinkedIn Pinterest Bağlantıyı Kopyala Artırılmış Gerçeklik: Teknolojinin Yeni Yüzü 19.07.24 Yazar: Zeynep Met Artırılmış Gerçeklik (AR), fiziksel dünyayı sanal elemanlarla birleştirerek kullanıcıların etkileşimli deneyimler yaşamasını sağlar. Bu makale, AR'ın sanat, eğitim ve sağlık gibi çeşitli alanlardaki uygulamalarını ve gelecekteki potansiyelini incelerken, kullanıcı gizliliği ve veri güvenliği gibi etik konuları da ele almaktadır. Artırılmış Gerçeklik (AR), fiziksel dünyayı sanal elemanlarla birleştirerek kullanıcıların çeşitli konumları algılamasını sağlayan önemli bir teknolojidir. AR, askeri simülasyonlardan sanat dünyasına kadar geniş bir uygulama alanına sahiptir ve sanat eserlerini dijital ortama taşıyarak interaktif deneyimler sunar. Google Arts & Culture gibi platformlar, AR ile ünlü sanat eserlerini sanal olarak sergileyerek izleyicilere etkileşimli deneyimler sunar. Ancak AR'ın yaygınlaşmasıyla birlikte kullanıcı gizliliği ve veri güvenliği gibi etik sorunlar da dikkate alınmalıdır. Gelecekte AR'ın eğitim, sağlık ve sanat gibi alanlarda nasıl daha derinlemesine kullanılabileceği üzerine yapılan araştırmalar önem kazanmaktadır. Artırılmış Gerçeklik (Augmented Reality), başlangıçta birçok kişi tarafından hakkında çok az şey bilinen ve dikkat çekmeyen küçük bir teknoloji olarak adlandırıldı. Ancak, günümüzde artan ilgi nedeniyle, AR giderek daha fazla sektörde kullanılmaktadır. Bu makalede, söz konusu olan AR teknolojisinin genel tanımı, nasıl işlediği ve kullanıldığı sektörler ve sanat alanına etkisi incelenecektir. Ek olarak, AR teknolojisinin gelecekteki potansiyeli ve bu alandaki araştırma ve geliştirmelerin önemi ele alınacaktır. Özetle, AR, “fiziksel gerçekliğin ve sanal aletlerin birleştirildiği bir sistem” olarak tanımlanabilir. Naik, Keatler ve Boujut’a göre , AR, “3B grafikler, animasyon, konum tabanlı hizmetler ve benzeri teknolojileri entegre etmek için yapay zeka, bilgisayar görme ve sensörlerin düzenli bir yoludur”. Kısaltmasından da anlaşılacağı gibi, AR fiziksel dünyayı “artırmak” amaçlanmıştır. Daha spesifik olmak gerekirse, bu kullanıcıların birçok konumlarını ve sürekli değişen bilgileri algılamalarını sağlar. Bu nedenle, AR, geçen süre zarfında “her birimde düşme” deneyimine yol açmıştır. Artırılmış gerçeklik teknolojisi, AR, ilk kez 1990’ların başlarında geliştirilmiştir. İlk kullanıldığında, bu teknoloji özellikle askeri eğitim ve simülasyonlarda kullanılmıştır. Böylesine bir teknoloji modern sanat alanında da yer edinmeyi başarmıştır. Müzeler ve galeriler, geleneksel sergileri geliştirmek için AR kullanır. Ziyaretçiler, AR destekli cihazlarla ek içerikleri, sanatçı bilgilerini veya sanat eserlerinin sanal rekonstrüksiyonlarını görebilirler. AR, sokak sanatına entegre edilmiş olup, sanatçıların AR uygulamaları aracılığıyla görülebilen sanal duvar resimleri veya enstalasyonlar oluşturmasına olanak tanır. Bu, halka açık alanlarda dijital keşif katmanı ekler. Jeff Koons'un Snapchat filtreleri ile çalışması: Ünlü sanatçı Jeff Koons, Snapchat'in AR filtreleriyle işbirliği yaparak kendi sanat eserlerini dijital ortama taşıdı. Bu çalışma, sanat eserlerinin dijital dünyada geniş bir kitleyle etkileşime girmesine olanak sağladı (Voon, 2017). Olafur Eliasson'un "Rainbow" eseri: İzlandalı sanatçı Olafur Eliasson, AR teknolojisini kullanarak "Rainbow" adlı interaktif sanat eserini yarattı. İzleyiciler, AR uygulaması aracılığıyla yağmur sonrası gökyüzünde beliren gökkuşağını fiziksel dünya ile etkileşim içinde deneyimleyebiliyorlar (Allen, 2012). Google Arts & Culture AR Deneyimleri: Google Arts & Culture platformu, AR teknolojisini kullanarak ünlü sanat eserlerini sanal olarak sergileyen ve izleyicilere interaktif deneyimler sunan uygulamalar geliştirdi. Bu sayede kullanıcılar, sanat tarihindeki önemli eserleri kendi çevrelerinde keşfedebiliyorlar. AR ile Canlı Performanslar: Bazı sanatçılar, AR teknolojisini canlı performanslarına entegre ederek izleyicilere eşsiz deneyimler sunuyorlar. Örneğin, bir dans gösterisinde dansçıların hareketleri AR ile senkronize edilerek görsel efektlerle zenginleştirilebilir. Street Art ve AR: Bazı sokak sanatçıları, duvar resimlerine AR uygulamaları aracılığıyla dijital katmanlar ekleyerek izleyicilere interaktif deneyimler sunuyorlar. Bu şekilde, fiziksel dünya ile dijital sanat arasında geçişken bir köprü oluşturulmuş oluyor. AR araştırma ve geliştirme yöntemleri , prototip geliştirip kullanıcılara test ettirmek ,tasarımın ve kullanılabilirliğin iyileştirilmesine yardımcı olabilir. Kullanıcı deneyimi ve geri bildirimi almak bu yöntemin önemli bir parçasıdır. Aynı zamanda AR teknolojilerinin gerçek dünya ortamlarında nasıl kullanıldığını gözlemlemek ve değerlendirmek, kullanıcıların doğal etkileşimlerini anlamak için önemlidir. AR teknolojisinin birçok sektörde yaygın kullanımı ve Sanat dünyasında Artırılmış Gerçeklik (AR) kullanımı, geleneksel sanat pratiğini teknoloji ile harmanlayarak yeni ve etkileşimli deneyimler sunan çeşitli yaratıcı projelerle kendini göstermektedir. Bu alan, sanat ve teknoloji arasındaki sınırları zorlayan ve izleyicilere yenilikçi bir şekilde yaklaşan çalışmaları içermektedir. Sonuç olarak kadar AR, kolayca aramayı ve aramayı birleştirmenin yanı sıra kullanıcı deneyimini zenginleştirmesi nedeniyle birçok sektörde hızla yaygınlaşmıştır. Sanat dünyasında AR kullanımı, interaktif enstalasyonlardan sanal gerçeklik sanatına kadar geniş bir yelpazede gerçekleşmektedir. Sanat ve teknoloji arasındaki sınırları zorlayan yaratıcı projeler bu alanda dikkat çekmektedir. AR teknolojisinin yaygınlaşması ile birlikte geliştiricilerin kullanıcı gizliliği ve veri güvenliğini korumak açısından etik kurallara uymaları gerekmektedir. Gelecekteki araştırmaların, AR teknolojisinin daha geniş bir şekilde kullanılabilirliğini ve insan yaşamına katkılarının nasıl arttırılabileceğini ayrıntılı olarak incelenmesi gerekmektedir. Ayrıca, AR'nin eğitim ve sağlık gibi diğer profesyonel alanlarda da etkilerinin daha derinlemesine araştırılması ve uygulanması teşvik edilmelidir. Referanslar Voon, C. (2017). The Augmented Banality of Jeff Koons Sculptures in Snapchat. Hyperallergic. Retrieved from https://hyperallergic.com/403768/jeff-koons-snapchat-augmented-reality Allen, L. (2012). There’s No End to Olafur Eliasson’s Rainbow. ArtNews. Retrieved from https://www.artnews.com/art-in-america/features/olafur-eliasson-aros-58729/ Google Arts & Culture. (n.d.). Reality Check: From dinosaurs to the Mona Lisa, bring culture to you with Augmented Reality. Retrieved from https://artsandculture.google.com/project/ar Pinot's Palette Naperville. (2023). What Is Augmented Reality Street Art?. Retrieved from https://www.pinotspalette.com/naperville/blog/creative-life/pinotspalettenaperville-what-is-augmented-reality-street-art PlugXR. (2022). Augmented Reality Art Creates New Opportunities and Contexts. Retrieved from https://www.plugxr.com/augmented-reality/creates-opportunities-ar-art/ Reydar. (n.d.). Exploring the Future Potential of Augmented Reality: Trends, Technology, and Impact. Retrieved from https://www.reydar.com/exploring-the-future-potential-of-augmented-reality-trends-technology-and-impact/ Teknoloji ve Sanat Son Yazılar 27 Mayıs 2025 Teknolojinin Sanat Restorasyonu Ve Korunumu Üzerindeki Etkisi Sanat eserlerinin korunumu, kültürel mirası gelecek nesillere aktarmak açısından kritik olup, modern teknolojilerle daha hassas hale gelmiştir. Örneğin, Leonardo da Vinci'nin "Son Akşam Yemeği" ve Michelangelo'nun Sistine Şapeli tavanı gibi eserlerde röntgen, dijital tarama ve ultraviyole ışınlar kullanılarak detaylı analizler yapılmıştır. Ancak bu teknolojiler yüksek maliyetler ve etik sorunlar gibi zorluklar da getirmektedir. Gelecekte, teknolojinin entegrasyonu, etik standartların belirlenmesi ve maliyetlerin düşürülmesi gibi alanlarda ilerlemeler sağlanmalıdır. Daha Fazla 18 Mart 2025 Dijital Zihinler: Yapay Zeka ve İnsan Sanatçılığının Simbiyotik İlişkisi Makale, yapay zekanın sanatta insan sanatçılarıyla oluşturduğu iş birliğini ve bunun yaratıcı süreçlere etkisini inceliyor. YZ, duygusal derinlikten yoksun olsa da, insan müdahalesiyle yeni sanat formları ortaya çıkıyor. Ancak, etik sorunlar (özgünlük, telif hakları) hala gündemde ve bu alanda daha fazla araştırma yapılması gerekiyor. Daha Fazla 21 Ocak 2025 Veri Görselleştirmenin Sanatsal İfade Üzerindeki Rolü Veri görselleştirme, bilgiyi grafiksel olarak sunarak estetik ve işlevselliği birleştirir. Bu yöntem, veriyi bilgi ve sanatsal ifade olarak değerlendirir. Çalışmalar, veri görselleştirmenin estetik ve işlevsel dengesini sağladığını ve sanatla bilgi arasında bir köprü kurduğunu gösterir. Daha Fazla 24 Aralık 2024 Blockchain ve Sanat Blockchain eknolojisinin sanat dünyasında sahiplik ve doğrulama süreçlerindeki rolünü incelenirken blockchain, sanat eserlerinin dijital olarak temsil edilmesi ve ticaretinin sağlanması açısından önemli bir araç olarak öne çıkıyor. Daha Fazla 26 Ekim 2024 Heykel ve Tasarımlarda 3D Baskı 3D baskının karmaşık formlar üretimini kolaylaştırması ve sanatsal yeniliklere kapı açması vurgulanmaktadır. Stefan Maier'in "Hypnerotomachia Naturae" ve Mat Collishaw'ın "Equinox" eserleri gibi örneklerle, 3D baskının sanatsal ve teknik potansiyelleri incelenmektedir. Daha Fazla 31 Ağustos 2024 AARON: Yapay Zekanın Sanat Serüveni Yapay zeka sanatta ilk kez kim tarafından kullanıldı? Ne zaman kullanılmaya başladı? AARON'un tarihi nasıl ilerledi? Daha Fazla
- Yeşil Teknolojiler Ve Ekonomik Çözüm
Yeşil ekonomi, çevre üzerindeki olumsuz etkileri azaltarak sürdürülebilir kalkınmayı hedefleyen bir ekonomik yaklaşımdır. Yeşil teknoloji ise çevre dostu üretim süreçleri ile enerji tasarrufu ve doğal kaynakların verimli kullanımını sağlayarak bu hedefe ulaşmada önemli bir rol oynar. Önceki Sonraki Facebook X (Twitter) WhatsApp LinkedIn Pinterest Bağlantıyı Kopyala Yeşil Teknolojiler Ve Ekonomik Çözüm 30.10.24 Yazar: Nursima Çalış Yeşil ekonomi, çevre üzerindeki olumsuz etkileri azaltarak sürdürülebilir kalkınmayı hedefleyen bir ekonomik yaklaşımdır. Yeşil teknoloji ise çevre dostu üretim süreçleri ile enerji tasarrufu ve doğal kaynakların verimli kullanımını sağlayarak bu hedefe ulaşmada önemli bir rol oynar. Yeşil ekonomi nedir? Yeşil ekonominin teknoloji ile ilişkisi nedir? Yeşil teknolojiye bakış açısı nasıldır? Yeşil Ekonomi Nedir: Yeşil ekonomi, özellikle 2008 finansal krizi sonrası adını duyurmuş olsa da, sanayi devrimi sonrası çevrenin hissedilen oranda kirlenmesi sonucu ortaya çıkan bir kavramdır. 1950'li yıllarda hızla artan tüketim alışkanlığı (Aşıcı, 2012, s. 35), gelişmiş ülkelerin yüksek büyüme hızları ve özellikle kırsal alanlarda "yeşil devrim" olarak ifade edilen modern tarım yöntemlerinin (tarımda kimyasal ilaçlar, gübreler ve böcek ilaçlarının kullanılması) çevre üzerindeki olumsuz etkileri, çevresel kirlenmeye yönelik tepkilerin ortaya çıkmasına neden olmuştur (Puppim de Oliveira, 2012, s. 7). Kapitalizmin yıkıcı etkilerine karşı çıkan yeşil ekonomi; büyüme ve kalkınmayı reddeden, insanın doğa üzerindeki yıkıcı müdahalelerini en aza indirerek dünyadaki tüm canlıların kalıcılığını temin eden bir ekonomik anlayış biçimidir (Şahin, 2012, s. 23). Yeşil Teknoloji Nedir: Yeşil teknoloji, temiz teknoloji veya sürdürülebilir teknoloji, çevreye ve insan sağlığına daha az zarar veren veya hiç zarar vermeyen teknolojileri ifade eder. Temel amacı, doğal kaynakları verimli bir şekilde kullanmak, enerji tüketimini azaltmak ve çevresel etkileri minimize etmektir. Yeşil teknoloji, daha temiz üretim süreçleri, enerji tasarrufu ve atık azaltma yöntemleri gibi farklı alanlarda uygulanabilir. Yeşil teknoloji, çevresel sorunlarla başa çıkmak ve sürdürülebilir bir gelecek inşa etmek için önemli bir araçtır. Yeşil teknolojinin temel amacı çevrenin korunmasıdır. Çevreyi korurken çevre dostu teknolojiler yardımıyla doğal kaynakların bozulmasını ve tükenmesini önlemek, çevreye verilen zararları en aza indirmek veya engellemek, çevreye duyarlı politikalar geliştirmek ve sürdürülebilir kalkınmayı sağlayarak gelecek nesiller için daha yaşanabilir bir dünya yaratmak bu amaca katkı sağlamaktadır. Diğer yandan, enerji tüketiminin büyüme oranını azaltmak, ekonomik kalkınmayı artırmak ve doğal çevreye zarar vermeden veya doğal kaynakları tüketmeden toplumun ihtiyaçlarını karşılamak en önemli amaçlar arasında yer almaktadır (Bhardwaj ve Neelam, 2015, s. 1958). Yeşil teknoloji kullanılan hammaddelerin tekrar kullanımını sağlayan önemli bir teknolojidir. İlk başta yüksek maliyetli olsa da, uzun vadede büyük oranda tasarruf ve rekabet avantajı sağlar. Yeşil büyüme kavramı; döngüsel ekonomi, düşük karbon ekonomisi ve ekolojik ekonomiden farklı vurgulara sahip olsa da belirtilen terimlerle özü aynıdır. Yeşil büyüme; ekonomi, toplum ve doğal çevre arasındaki kapsamlı koordinasyon ve sürdürülebilir kalkınma anlayışını savunur (Loiseau ve diğerleri, 2016, s. 367). Bu nedenle yeşil büyüme, koordineli sosyo-ekonomik kalkınmayı, sosyal refahı iyileştirmeyi, istihdamı artırmayı, tüketim ve üretim kalıplarını değiştirerek kaynak tahsisi ve çevresel bozulma sorunlarını etkin bir şekilde çözmeyi amaçlayan sürdürülebilir bir ekonomik büyüme çerçevesinde önerilmektedir (Hao ve diğerleri, 2021, s. 2). Yazı yazılırken çeşitli kaynaklar incelenmiş; önemli olabilecek bilgiler sentezlenip, alıntılanarak en yalın şekilde aktarılmaya çalışılmıştır. Yeşil teknoloji konusu, son zamanlarda iklim değişikliğinden kaynaklı yaşanabilecek ekonomik ve sosyal sıkıntılar nedeniyle büyük önem kazanmıştır. Ülkelerin gündemine oturan yeşil teknoloji, başlangıçta maliyetli olsa da, uzun vadede sağladığı faydalardan ötürü şirketler ve ülkeler için bir yatırım aracı haline gelmiştir. Bulgular incelendiğinde, yeşil ekonomiye desteğin gelecekte daha da artacağı öngörülmektedir. Yeşil teknoloji, sanayi devriminden sonra oluşan kirlilik ve küresel ısınmanın yarattığı sorunlar kapsamında, ülkelerin küresel ısınmayı engellemek, doğayı koruyarak sürdürülebilir bir hayata geçiş yapmak için kullanabileceği bir araç haline gelmiştir. Günümüz dünyasında maliyetli bir çözüm olarak görünse de, zamanla sağlayacağı faydalar sayesinde maliyetin katlanılabilir olduğu düşünülmektedir. Referanslar Alternatif Politika. (Aralık 2017). İklim Değişikliği ve Enerji Özel Sayısı. Retrieved from https://alternatifpolitika.com/eng/site/vol/9/no/0/5-Demirtas-Yesil-Ekonomi-Politikalari.pdf Çağdaş Yerel Yönetimler Dergisi, Cilt 33, Sayı 1, Ocak 2024, ss. 33-48. Retrieved from https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/3586881 Güncel Teknoloji ve Finans/Ekonomi Makaleleri 01.04.25 Güney Kore’nin Teknoloji Odaklı Ekonomik Kalkınma Süreci Güney Kore, 1960'lı yıllardan itibaren teknoloji odaklı ekonomik kalkınma politikaları uygulayarak, yabancı teknolojiyi benimseyip kendi üretimine entegre ederek büyük bir ekonomik büyüme sağlamıştır. Bu süreçte büyük holdinglerin AR-GE yatırımları ve teknoloji alanındaki yenilikçi adımlar, ülkenin küresel pazarda rekabetçi bir güç haline gelmesine yardımcı olmuştur. Daha Fazla 04.02.25 Şeffaf Finans Dünyası:Regtech RegTech, finans sektöründe düzenleyici uyumluluk, veri analizi ve kimlik doğrulama gibi alanlarda düşük maliyetli ve etkili çözümler sunarak şeffaflık ve istikrar sağlamaktadır. Aynı zamanda zamandan tasarruf ve itibar kaybını önleme gibi avantajlarla bankacılık sektörünün vazgeçilmez bir unsuru haline gelmiştir. Daha Fazla 05.12.24 Merkez Bankalarının Dijital Para Birimine Geçişi Bu makalede, Merkez Bankası Dijital Para Sistemleri (CBDC) ve avantajları ile dezavantajları ele alınmaktadır. Özellikle dijital para sistemlerinin ekonomik etkileri, finansal sistemdeki dönüşüm ve potansiyel riskler üzerine bir analiz yapılmaktadır. Daha Fazla 30.10.24 Yeşil Teknolojiler Ve Ekonomik Çözüm Yeşil ekonomi, çevre üzerindeki olumsuz etkileri azaltarak sürdürülebilir kalkınmayı hedefleyen bir ekonomik yaklaşımdır. Yeşil teknoloji ise çevre dostu üretim süreçleri ile enerji tasarrufu ve doğal kaynakların verimli kullanımını sağlayarak bu hedefe ulaşmada önemli bir rol oynar. Daha Fazla 25.08.24 Fiziksel Paranın Sanal Paraya Dönüşümü Fiziksel paradan sanal paraya geçiş süreci, teknolojik gelişmelerle birlikte hız kazanmış ve kripto paralar, hem ödeme hem de yatırım aracı olarak giderek daha fazla hayatımıza dahil olmaktadır. Gelecekte, sanal paraların daha da yaygınlaşacağı öngörülmektedir. Daha Fazla 07.07.24 E-Ticaretin Ülke Ekonomilerindeki Yeri E-ticaretin ekonomik büyüme, istihdam ve verimliliğe katkılarını incelerken; lojistik zorluklar ve sürdürülebilirlik sorunlarına da değinmektedir. Ayrıca, e-ticaretin geleneksel perakende sektöründe rekabet baskısı yarattığı vurgulanmaktadır. Daha Fazla
- Takımımız | TechMakale
Ekibimiz, platformumuzun günlük işlerini ve içerik akışını yöneten, aynı zamanda bu işe gönül vermiş bir grup arkadaştan oluşuyor. Her biri, öğrencilere ve gençlere ilham veren içerikler sunma konusunda büyük bir tutkuyla hareket ediyor. Ekibimiz, platformumuzu her gün biraz daha iyi hale getirmek için sürekli olarak yeni fikirler üretiyor ve bu fikirleri hayata geçiriyor. Yönetim Ekibi Tech Makale'nin yönetim ekibi, platformumuzun günlük işlerini ve içerik akışını yöneten, aynı zamanda bu işe gönül vermiş bir grup arkadaştan oluşuyor. Her biri, öğrencilere ve gençlere ilham veren içerikler sunma konusunda büyük bir tutkuyla hareket ediyor. Ekibimiz, platformumuzu her gün biraz daha iyi hale getirmek için sürekli olarak yeni fikirler üretiyor ve bu fikirleri hayata geçiriyor. Asiye Baran Kurucu Merve Baran Baş Editör Gamze Değirmen İletişim Sorumlu Yöneticisi Azra Yaman Sosyal Medya Takımı Yöneticisi Kategori Sorumlu Yöneticileri Oku. Üret. Yönet. Tech Makale'de her kategori bir sorumlu yönetici tarafından yönetilir. Bu yöneticiler, en güncel ve ilgi çekici içerikleri sizlere sunmak için çalışırlar. Her biri, içerik kalitesini en üst düzeye çıkarmayı ve okuyucularımızın en iyi bilgilere kolayca erişebilmelerini sağlamayı hedefler. Teknoloji ve Eğitim Sorumlu Yöneticisi Nisa Nur Taş Teknoloji ve Sağlık Sorumlu Yöneticisi Neris Öncü Teknoloji ve Sanat Sorumlu Yöneticisi Zeynep Met Teknoloji ve Ekonomi/Finans Sorumlu Yöneticisi Nursima Çalış Teknoloji ve Dil Sorumlu Yöneticisi Merve Baran Teknoloji ve Medya Sorumlu Yöneticisi Gamze Değirmen Teknoloji ve Çevre/Sürdürülebilirlik Sorumlu Yöneticisi Tuğçe Vural
- Dijital Medya ve Etkileşim: İçerik Üreticileri ve İzleyici ilişkileri | TechMakale
Önceki Sonraki Facebook X (Twitter) WhatsApp LinkedIn Pinterest Bağlantıyı Kopyala Dijital Medya ve Etkileşim: İçerik Üreticileri ve İzleyici ilişkileri 24.06.24 Yazar: Gamze Değirmen Teknolojinin gelişmesi ile günümüzde önemli bir şekilde yer alan sosyal medya platformları ve popüler bir meslek haline gelen sosyal medya içerik üreticilerinin medyaya olan katkıları ve insanlara olan etkileri. Dijital medya, geleneksel medya uygulamalarının ötesinde, bireylerin ve insan gruplarının geniş kitlelere ulaşmasını mümkün kılmıştır. YouTube, Instagram, TikTok gibi platformlar, sosyal medya içerik üreticilerinin (influencer'lar, vlogerlar, eğitimciler vb.) izleyicilere doğrudan erişim sağlayarak içeriklerini paylaşmalarına olanak tanır. Bu olanaklar günümüzde herkesin birer içerik üreticisi olabileceğini, sosyal medyada içerik üretmenin de artık bir meslek olduğunu tüm dünyaya kanıtlamıştır. Geleneksel medyanın aksine, izleyicilerin içeriklere aktif katılım sağlayabilmesi sosyal medya platformlarının en öne çıkan özelliklerinden birisidir. İzleyiciler, içerik üreticileriyle yorumlar, mesajlar ve benzeri şekilde kolayca iletişime geçerek içerik üreticisinin başarısını önemli ölçüde etkileyebilmektedirler. Bu kolaylıklar ise izleyicilerin sosyal medyaya daha fazla bağlı olmalarına sebep olmakla beraber sosyal medya içerik üreticilerine daha fazla sadık kalarak etkileşim vermelerine yol açmaktadır. Peki sosyal medya ve sosyal medya içerik üreticileri izleyicileri nasıl etkilemektedir? New Media, New Influencers and Implications for the Public Relations Profession (Yeni Medya, Yeni Etkileyiciler ve Halkla İlişkiler Mesleğine Etkileri) araştımasına göre, yeni medya araçları ve sosyal medya platformları, sosyal medya içerik üreticilerinin halkla ilişkiler ve pazarlama üzerindeki etkisini büyük ölçüde değiştirmiştir. Bloglar, videolar ve podcast’ler gibi araçlar, insanların görüşlerini geniş kitlelere duyurmasına olanak tanımakta ve bu yeni sosyal medya içerik üreticileri, geleneksel pazarlama yöntemlerine göre daha çok tercih edilmeye başlanmıştır. Sosyal medya içerik üreticilerinin etki etme kriterlerinin arasında içerik kalitesi, markaya uygunluk ve arama motoru sıralamaları öne çıkarken, katılım ve etkileşim düzeyleri de önemli ölçütler arasında yer almaktadır. Bu değişim, pazarlama ve halkla ilişkiler profesyonellerini hem heyecanlandırmakta hem de endişelendirmektedir.[1] Yapılan başka bir araştırmaya göre, sosyal medya içerik üreticileri ile Mısır’daki gençlerin sanal dünyadaki oluşturdukları kimlikler arasındaki ilişki incelenmiştir. Bu araştırma, 2011’de devrim geçiren ve genç nüfusunun yaklaşık %60’ını oluşturan Mısır’daki gençlerin, sosyal medyayı en yoğun kullanan ve etkileyicilerin en büyük hayran kitlesini oluşturan grup olduğunu vurgulamaktadır. Dokuz sosyal medya içerik üreticisi ve on sekiz izleyici genç ile yapılan yarı yapılandırılmış derinlemesine görüşmelerin analizi, sosyal medya içerik üreticilerinin takipçilerinin çevrimiçi kimlik oluşturma süreçlerinde aracı bir rol oynadığını göstermiştir.[2] Her geçen gün sosyal medya platformlarına eklenen yeni özellikler ve hatta piyasaya sürülen rakip platformlar ile izleyicilerin ve içerik üreticilerinin çoğaldığını söylemek mümkün. Bu yeni gelişmeler, içerik üreticilerinin daha geniş kitlelere ulaşmasını sağlarken, izleyicilerin de çeşitli ve zengin içeriklere erişimini kolaylaştırmakla beraber, rakip platformlar için de yapılması gereken yenilikler açısından birçok fikir vermiş olur çünkü, sosyal medya platformlarına eklenen yeni özellikler ve piyasaya sürülen rakip platformlar, içerik üreticileri ve izleyiciler için daha fazla seçenek sunar. Örneğin, TikTok’un kısa video formatı diğer platformların da benzer özellikler sunmasına yol açmıştır, bu da içerik üreticileri için yeni fırsatlar yaratmıştır. Yeni özellikler ve platformlar, izleyicilerin dikkatini çekmek ve etkileşimi artırmak için içerik üreticilerini daha yaratıcı olmaya teşvik etmektedir. Her gün eklenen özellikler ve piyasaya sürülen rakip platformlar sadece sosyal medya içerik üreticilerini değil, izleyicileri de içlerine sürükleyen unsurlar olmalarıyla beraber izleyicilerin platformlarda oluşturdukları online kimliklerini de sosyal medya içerik üreticileri aracılığıyla etkilemektedirler. Dijital medya ve sosyal platformlar, içerik üreticileri ve izleyiciler arasındaki etkileşimi ve medya tüketim alışkanlıklarında köklü değişikliklere yol açmıştır. Sosyal medya içerik üreticilerinin ve izleyicilerinin karşılıklı etkileşimleri, içerik üreticilerinin kimlik inşası üzerinde dolaylı bir etkiye sahip olup, bu yeni medya ortamında önemli bir rol oynamaktadır. Bu yapı, gelecekte de teknoloji ve trendlerin evrilmesiyle şekillenmeye devam edecektir. Referanslar [1] https://issuelab.org/resources/928/928.pdf [2] https://intellectdiscover.com/content/journals/10.1386/cjcs_00017_1 Son Yayınlar 07.07.25 Teknolojinin Kültüre Etkisi ve Dil Üzerine İzdüşümleri Kültür ile var olan dillerin ve aynı zamanda dillerle aktarılan kültürlerin, birbirleri ile olan etkileşimleri düşünüldüğünde etkilendikleri paydaşlar ortaktır. Bu paydaşların arasında en çok göze çarpan etken ise teknolojinin kendisidir. Daha Fazla 10.06.25 Yapay Zeka İle Tele Sağlık Ve Uzaktan İzleme Yapay zeka destekli telesağlık ve uzaktan izleme sistemleri, sağlık hizmetlerini daha erişilebilir, hızlı ve kişiselleştirilmiş hale getirirken; kronik hastalık yönetimi, erken teşhis ve hasta memnuniyeti gibi alanlarda büyük avantajlar sunmaktadır. Ancak, veri gizliliği, etik sorumluluklar ve altyapı eksiklikleri bu sistemlerin yaygınlaşmasında önemli engeller oluşturmaktadır. Daha Fazla 27.05.25 Teknolojinin Sanat Restorasyonu Ve Korunumu Üzerindeki Etkisi Sanat eserlerinin korunumu, kültürel mirası gelecek nesillere aktarmak açısından kritik olup, modern teknolojilerle daha hassas hale gelmiştir. Örneğin, Leonardo da Vinci'nin "Son Akşam Yemeği" ve Michelangelo'nun Sistine Şapeli tavanı gibi eserlerde röntgen, dijital tarama ve ultraviyole ışınlar kullanılarak detaylı analizler yapılmıştır. Ancak bu teknolojiler yüksek maliyetler ve etik sorunlar gibi zorluklar da getirmektedir. Gelecekte, teknolojinin entegrasyonu, etik standartların belirlenmesi ve maliyetlerin düşürülmesi gibi alanlarda ilerlemeler sağlanmalıdır. Daha Fazla 20.05.25 Çocuklarda Kritik Dönemdeki Dil Edinimi Ve Teknolojinin Rolü: Kritik Dönem İle Teknolojinin Kesişimlerinde Öngörülen Durumlar Çocukluğun dil edinimi sağladığı kritik dönemde (Critical Period Hypothesis) teknolojik araç ve gereçlerin dil edinimi süreci üzerindeki rolünün etkisi gittikçe artmıştır. Daha Fazla 13.05.25 Teknoloji ve Eğitim: Altı Ülkenin Müfredatının Karşılaştırmalı Analizi Avustralya, İsveç, ABD, İngiltere, Fransa ve Hollanda'nın eğitim müfredatları, dijital okuryazarlık, STEM (bilim, teknoloji, mühendislik, matematik) eğitimi ve teknolojiye dayalı öğretim yöntemleri açısından birbirinden farklılıklar gösterirken, ortak bir hedefleri de vardır: Öğrencilerin teknolojiye entegre becerilerle donanmış, yaratıcı ve eleştirel düşünme yeteneğine sahip bireyler olarak yetişmesi. Daha Fazla 08.04.25 Teknoloji ve işaret dili: Dijital platformlar ve yapay zeka araçlarının işaret dilleri üzerindeki etkileri İşaret dili kullanıcıların dil edinimlerine yardımcı olmak ve onlarla olan bağı güçlendirmek, topluma katılımlarını kolaylaştırabilmek adına dijital ortamlarda oluşturulan birçok proje bulunmaktadır. Daha Fazla
- Karbon Yakalama ve Depolama (CCS) Teknolojileri
7a243d3d-4cd5-4e05-8863-b0dd339a7963Karbon Yakalama ve Depolama (CCS) teknolojileri, fosil yakıtların yanması sonucu açığa çıkan CO2'yi yakalayıp depolayarak iklim değişikliğiyle mücadele etmeyi amaçlamaktadır. Bu makale, CCS teknolojilerinin temel prensiplerini, literatürünü ve gelecekteki potansiyelini incelemektedir. Önceki Makale Sonraki Makale Facebook X (Twitter) WhatsApp LinkedIn Pinterest Bağlantıyı Kopyala Karbon Yakalama ve Depolama (CCS) Teknolojileri 08.07.24 Yazar: Tuğçe Vural Karbon Yakalama ve Depolama (CCS) teknolojileri, fosil yakıtların yanması sonucu açığa çıkan CO2'yi yakalayıp depolayarak iklim değişikliğiyle mücadele etmeyi amaçlamaktadır. Bu makale, CCS teknolojilerinin temel prensiplerini, literatürünü ve gelecekteki potansiyelini incelemektedir. Karbon Yakalama ve Depolama (CCS) teknolojileri; sera gazı emisyonlarını azaltmak ve iklim değişikliğiyle mücadele etmek amacıyla geliştirilen yenilikçi çözümler arasında önemli bir yer tutmaktadır. CCS, fosil yakıtların yanması veya endüstriyel süreçler sonucunda, açığa çıkan karbondioksitin (CO2) atmosfere salınımını engelleyerek, yakalanması ve güvenli bir şekilde depolanması prensibine dayanmaktadır. Bu makale, CCS teknolojilerinin temel prensiplerini, mevcut literatürü, bulguları ve bu teknolojilerin gelecekteki potansiyelini incelemeyi amaçlamaktadır. Karbon Yakalama ve Depolama (CCS) teknolojileri, fosil yakıtların enerji üretiminde ve endüstriyel faaliyetlerde kullanılmasının bir sonucu olarak açığa çıkan karbondioksit (CO2) emisyonlarını azaltmak amacıyla geliştirilmiştir. CCS süreçleri genellikle üç aşamadan oluşmakta olup: karbondioksitin yakalanması, taşınması ve depolanması olarak isimlendirilmektedir. Yakalama aşaması; CO2'nin atmosfere salınımından önce emisyon kaynaklarından ayrıştırılmasını içermektedir. Taşıma aşaması; yakalanan CO2'nin depolama alanlarına güvenli şekilde taşınmasını sağlamaktadır. Depolama aşaması ise CO2'nin yeraltı jeolojik oluşumlarında, okyanuslarda veya diğer uygun alanlarda uzun vadeli olarak saklanmasını içermektedir (IPCC, 2005). CCS teknolojilerinin geliştirilmesinde ve uygulanması konusunda birçok çalışma yapılmıştır. İlk CCS projeleri, 1990'larda Kuzey Amerika ve Avrupa'da başlamış olup, bu alandaki araştırmalar ve uygulamalar hızla artmıştır. Geçmişte yapılan çalışmalar, CCS teknolojilerinin teknik fizibilitesini ve ekonomik etkinliğini incelemiş, bu teknolojilerin sera gazı emisyonlarını azaltma potansiyelini ortaya koymuştur. Özellikle enerji üretimi ve ağır sanayi gibi yüksek emisyonlu sektörlerde CCS'nin uygulanabilirliği üzerine yoğunlaşmışlardır (Metz et al., 2005). Karbon Yakalama ve Depolama (CCS) teknolojileri üzerine yapılan çalışmalar, bu teknolojilerin etkinliğini ve potansiyelini ortaya koymuştur. Metz ve arkadaşları (2005), CCS'nin küresel karbon emisyonlarını önemli ölçüde azaltma potansiyeline sahip olduğunu ve bu teknolojilerin, özellikle enerji üretiminde ve sanayi sektöründe yaygın olarak kullanılabileceğini belirtmişlerdir. Bu çalışmalarda, CCS'nin enerji üretim maliyetlerini artırabileceğini, fakat uzun vadede iklim değişikliğiyle mücadelede önemli bir araç olduğu vurgulanmaktadır. Karbon Yakalama Yöntemleri: CCS teknolojilerinde kullanılan başlıca karbon yakalama yöntemleri; pre-combustion (yanma öncesi), oxy-fuel combustion (oksijenle yakma) ve post-combustion (yanma sonrası) yöntemleridir. Pre-combustion yöntemi, fosil yakıtların gazlaştırılması sonucunda elde edilen sentez gazından CO2'nin ayrıştırılması işlemini içermektedir. Oxy-fuel combustion yöntemi ise fosil yakıtların saf oksijenle yakılması sonucunda oluşan CO2'nin doğrudan yakalanmasını sağlamaktadır. Post-combustion yöntemi, mevcut enerji santrallerine ve endüstriyel tesislere entegre edilebilmesi nedeni ile yaygın olarak tercih edilmektedir. Bu yöntemde, fosil yakıtların yanması sonucunda oluşan egzoz gazlarından CO2 ayrıştırılmakta ve yakalanmkatadır (IPCC, 2005). Karbon Taşıma ve Depolama: Yakalanan CO2'nin taşınması ve depolanması, CCS sürecinin önemli aşamalarını oluşturmaktadır. CO2 genellikle boru hatları veya gemiler aracılığı ile depolama alanlarına taşınmaktadır. Depolama aşamasında, CO2 yeraltı jeolojik oluşumlarında, özellikle boş petrol ve gaz rezervuarlarında, tuz akiferlerinde veya derin kömür yataklarında depolanmaktadır. Bu depolama alanları, CO2'nin uzun vadeli ve güvenli bir şekilde saklanmasını sağlayacak şekilde seçilmekte ve sürekli olarak izlenmektedir (Benson & Cole, 2008). Ekonomik ve Politik Etkenler: CCS teknolojilerinin uygulanabilirliği, teknik faktörlerin yanı sıra ekonomik ve politik etkenlerle de ilişkilidir. CCS projelerinin yüksek maliyetleri, bu teknolojilerin geniş çapta uygulanmasını engelleyebilecek önemli bir faktördür. Fakat, karbon vergileri, emisyon ticaret sistemleri ve diğer politika araçları, CCS'nin ekonomik cazibesini artırabilmektedir. Ayrıca, hükümetlerin ve uluslararası kuruluşların da sağladığı teşvikler ve destekler de CCS teknolojilerinin geliştirilmesi ve yaygınlaştırılması için önemli bir rol oynamaktadır (IPCC, 2005). Bu makale, CCS teknolojilerinin sürdürülebilirlik üzerindeki etkilerini incelemek için literatür taraması yöntemini kullanmaktadır. Veri toplama teknikleri arasında akademik makaleler, hükümet raporları ve endüstri analizleri bulunmaktadır. Bu yöntemler, CCS teknolojilerinin teknik, ekonomik ve çevresel boyutlarını kapsamlı bir şekilde değerlendirmeyi amaçlamaktadır. Araştırma, CCS teknolojilerinin enerji verimliliğini artırdığını, karbon emisyonlarını önemli bir ölçüde azalttığını ve enerji üretiminde sürdürülebilirliği sağladığını göstermektedir. Özellikle, post-combustion ve oxy-fuel combustion yöntemleri, mevcut enerji santrallerine ve endüstriyel tesislere entegre edilebilmesi sebebiyle büyük bir potansiyele sahiptir. Yakalanan CO2'nin yeraltı jeolojik oluşumlarında güvenli bir şekilde depolanması, uzun vadeli iklim hedeflerine ulaşmada kritik bir rol oynamaktadır. Bulgular, CCS teknolojilerinin sürdürülebilirlik hedeflerine ulaşmada önemli bir rol oynadığını göstermektedir. Enerji verimliliği, karbon emisyonlarının azaltılması ve uzun vadeli depolama çözümleri üzerindeki olumlu etkilerini, iklim değişikliğiyle mücadelede bu teknolojilerin önemini ortaya koymaktadır. Fakat, CCS projelerinin yüksek maliyetleri ve teknik zorlukları, bu teknolojilerin yaygınlaşmasını sınırlayabilmektedir. Bu sebeple ekonomik teşvikler ve politika destekleri, CCS'nin geniş çapta uygulanmasını teşvik etmek için kritik öneme sahiplerdir. CCS teknolojilerinin uygulanması, veri güvenliği ve çevresel riskler gibi etik konuları da gündeme getirmektedir. Yakalanan CO2'nin uzun vadeli depolama güvenliği, çevresel ve insan sağlığı açısından önemlidir. Ayrıca, bu teknolojilerin yüksek maliyetleri, uygulama sürecinde pratik zorluklar da yaratabilmektedirler. Bu sebeple, CCS projelerinin ekonomik ve çevresel sürdürülebilirliği sağlamak için dikkatle planlanması ve yönetilmesi gerekmektedir. Karbon Yakalama ve Depolama (CCS) teknolojileri, sürdürülebilirlik hedeflerine ulaşmada önemli bir araçtır. Enerji verimliliği, karbon emisyonlarının azaltılması ve uzun vadeli depolama çözümleri üzerindeki olumlu etkileri, çevresel sürdürülebilirliği artırmaktadır. Fakat, bu teknolojilerin yaygınlaştırılması için ekonomik teşvikler ve politika destekleri de gereklidir. Gelecekteki araştırmalar, CCS teknolojilerinin daha geniş çapta uygulanmasını ve bu teknolojilerin sosyal etkilerini incelemelidir. Ayrıca, veri güvenliği ve çevresel riskler konularında da daha fazla çalışma yapılmalıdır. Hükümetler ve uluslararası kuruluşlar, CCS projelerinin ekonomik cazibesini artırmak amacıyla teşvikler ve destekler sağlamalıdır. Referanslar Benson, S. M., & Cole, D. R. (2008). CO2 sequestration in deep sedimentary formations. Elements, 4 (5), 325-331. Fennell, P. S., & Anthony, E. J. (2015). Calcium and chemical looping technology for power generation and carbon dioxide (CO2) capture: Status, challenges, and future directions. Applied Energy, 138 , 150-166. Haszeldine, R. S. (2009). Carbon capture and storage: How green can black be? Science, 325 (5948), 1647-1652. IPCC. (2005). IPCC special report on carbon dioxide capture and storage . Cambridge University Press. Rubin, E. S., & Zhai, H. (2012). The cost of carbon capture and storage for natural gas combined cycle power plants. Environmental Science & Technology, 46 (6), 3076-3084. Teknoloji ve Sürdürülebilirkik/Çevre Son Yazılar 11.03.25 Yapay Zeka ve İklim Krizi: Akıllı Çözümlerle Karbon Ayak İzini Azaltmak Yapay zeka, iklim değişikliğiyle mücadelede enerji verimliliği, ulaşım optimizasyonu, tarımsal faaliyetler ve hava kirliliği yönetimi gibi alanlarda önemli çözümler sunarak karbon ayak izini azaltma potansiyeline sahiptir. Ancak, bu teknolojinin yaygınlaşması için altyapı, maliyet ve etik zorluklar gibi engellerin aşılması gerekmektedir. Daha Fazla 14.01.25 Self-Healing Concrete: İnşaat Malzemelerinde Devrimsel Bir Yaklaşım Kendini iyileştiren beton, çatlakları süreç içerisinde onararak yapıların dayanıklılığını artıran ve bakım maliyetlerini azaltan yenilikçi bir malzemedir. Otojen iyileşme, kapsülleme ve bakteriyel iyileşme gibi mekanizmalar ile çalışan bu beton türü, inşaat sektöründe sürdürülebilirliği teşvik etmektedir. Daha Fazla 26.11.24 Döngüsel Ekonomi ve Atık Azaltma Döngüsel ekonomi, kaynakların yeniden kullanımı ve atık azaltma yoluyla sürdürülebilir ekonomik büyümeyi hedefleyen bir modeldir. Bu yaklaşım, geri dönüşüm, tüketici bilinci ve hükümet politikaları gibi stratejilerle çevresel etkileri minimize etmeyi amaçlamaktadır. Daha Fazla 15.10.24 Akıllı Şehirler ve Sürdürülebilirlik: Geleceğin Şehirleri İçin Bir Yol Haritası Bu makale, akıllı binaların enerji verimliliği, su tasarrufu ve çevre dostu malzeme kullanımı gibi unsurlarla sürdürülebilir inşaat üzerindeki etkilerini incelemektedir. Akıllı teknolojilerin çevresel etkileri azaltır iken yaşam kalitesini artırdığı fakat yüksek maliyetler ve gerekli bilgi birikimi gibi zorlukları doğurduğu vurgulanmaktadır. Daha Fazla 22.07.24 Karbon Nötr Beton ve Malzemeler: İnşaat Sektörünün Geleceği Bu makale, karbon nötr betonun tanımını, üretim tekniklerini ve çevresel etkilerini incelemektedir. Literatürde, karbon nötr betonun üretiminde karbon yakalama ve depolama teknolojileri, düşük karbonlu bağlayıcılar ve geri dönüştürülmüş malzemelerin kullanımına yer verilmiştir. Daha Fazla 08.07.24 Karbon Yakalama ve Depolama (CCS) Teknolojileri Karbon Yakalama ve Depolama (CCS) teknolojileri, fosil yakıtların yanması sonucu açığa çıkan CO2'yi yakalayıp depolayarak iklim değişikliğiyle mücadele etmeyi amaçlamaktadır. Bu makale, CCS teknolojilerinin temel prensiplerini, literatürünü ve gelecekteki potansiyelini incelemektedir. Daha Fazla
- Karbon Nötr Beton ve Malzemeler: İnşaat Sektörünün Geleceği
a5210452-d3e8-408b-83fd-d552017bfcfaBu makale, karbon nötr betonun tanımını, üretim tekniklerini ve çevresel etkilerini incelemektedir. Literatürde, karbon nötr betonun üretiminde karbon yakalama ve depolama teknolojileri, düşük karbonlu bağlayıcılar ve geri dönüştürülmüş malzemelerin kullanımına yer verilmiştir. Önceki Makale Sonraki Makale Facebook X (Twitter) WhatsApp LinkedIn Pinterest Bağlantıyı Kopyala Karbon Nötr Beton ve Malzemeler: İnşaat Sektörünün Geleceği 22.07.24 Yazar: Tuğçe Vural Bu makale, karbon nötr betonun tanımını, üretim tekniklerini ve çevresel etkilerini incelemektedir. Literatürde, karbon nötr betonun üretiminde karbon yakalama ve depolama teknolojileri, düşük karbonlu bağlayıcılar ve geri dönüştürülmüş malzemelerin kullanımına yer verilmiştir. İnşaat sektörü, küresel karbondioksit (CO2) emisyonlarının yaklaşık %8'ini oluşturmakta ve çevresel sürdürülebilirlik açısından büyük bir etkiye sahiptir. Bu sebeple, karbon nötr beton ve malzemeler, inşaat endüstrisinin çevresel etkisini azaltmada kritik bir rol oynamaktadırlar. Karbon nötr beton, üretimi ve kullanımı sırasında atmosfere salınan CO2 miktarının, eşdeğer miktarda karbonun tutulması veya azaltılmasıyla dengelendiği bir malzemedir. Bu makalede, karbon nötr betonun tanımı, üretim teknikleri, faydaları ve zorlukları ele alınmıştır. Karbon nötr beton, üretim sürecinde ve kullanım ömrü boyunca net bir karbon emisyonuna sahip olmayan betondur. Geleneksel beton, çimento üretiminde büyük miktarda CO2 salınımına neden olmaktadır. Çimento üretimi, dünya çapında toplam endüstriyel CO2 emisyonlarının yaklaşık %7'sini oluşturmakta ve karbon nötr beton, bu emisyonları dengelemek için çeşitli stratejiler kullanmaktadır. Bunlar arasında karbon yakalama ve depolama (CCS) teknolojileri, düşük karbonlu bağlayıcılar ve geri dönüştürülmüş malzemelerin kullanımı yer almaktadır (Andrew, 2018). Karbon Yakalama ve Depolama (CCS) teknolojileri, çimento üretim sürecinde açığa çıkan CO2'nin yakalanarak depolanmasını sağlamaktadır. Bu süreç, atmosfere salınmadan önce CO2'nin emilmesini ve yer altı rezervuarlarında veya diğer depolama alanlarında saklanmasını içermektedir. Bu teknoloji, çimento fabrikalarında uygulandığın zaman, karbon emisyonlarını önemli ölçüde azaltabilmektedir (Liu, Gao, & Zhang, 2020). Geleneksel Portland çimentosu yerine, düşük karbonlu bağlayıcılar kullanılarak karbon nötr beton da üretilebilmektedir. Bu bağlayıcılar, yüksek fırın cürufu, uçucu kül ve doğal puzolanlar gibi atık malzemelerden elde edilmektedir. Bu alternatif bağlayıcılar, çimento üretimindeki enerji tüketimini ve CO2 emisyonlarını azaltmaktadır (Gartner & Macphee, 2011; Scrivener, John, & Gartner, 2018). Beton üretiminde geri dönüştürülmüş malzemelerin kullanılması, çevresel sürdürülebilirliği artırmaktadır. Geri dönüştürülmüş agregalar, inşaat ve yıkım atıklarından elde edilmekte, doğal kaynakların tüketimini azaltmakta ve atık miktarını düşürmektedir. Ayrıca, geri dönüştürülmüş malzemelerin kullanımı, betonun mekanik özelliklerini ve dayanıklılığını artırabilmektedir (Vickers & Russell, 2018; Wang, Li, & Wang, 2015). Karbonlaştırma süreci, betonun CO2'yi absorbe etmesini ve karbonat minerallerine dönüştürmesini içermektedir. Bu işlem, betonun hem mekanik özelliklerini iyileştirmekte hem de atmosferdeki CO2 miktarını azaltmaktadır. Karbon nötr beton, kullanım ömrü süresince karbonu yakalayıp depolayarak, net sıfır karbon emisyonu elde etmeye katkıda bulunmaktadır (Schneider et al., 2011). Çevresel Etki Azalması: Karbon nötr beton, inşaat sektörünün çevresel etkisini azaltarak, sürdürülebilir bir yapılaşma için önemli bir adım atmaktadır. Düşük karbonlu malzemelerin kullanımı ve karbon yakalama teknolojileri, CO2 emisyonlarını önemli ölçüde azaltmaktadır. Kaynak Verimliliği: Geri dönüştürülmüş malzemelerin kullanımı, doğal kaynakların korunmasına katkıda bulunmaktadır. Ayrıca, atık malzemelerin yeniden kullanımı ve atık yönetimi sorunlarını hafifletmekte, böylece döngüsel ekonomiyi teşvik etmektedir. Ekonomik Avantajlar: Karbon nötr beton üretimi, uzun vadede maliyet tasarrufu sağlayamaktadır. Enerji verimli üretim süreçleri ve geri dönüştürülmüş malzemelerin kullanımı, üretim maliyetlerini düşürebilmektedir. Ayrıca, karbon nötr projelere yönelik artan talep nedeniyle yeni iş fırsatları yaratmaktadır. Dayanıklılık ve Performans: Karbon nötr beton, geleneksel beton ile kıyaslandığında üstün dayanıklılık ve performans özelliklerine sahiptir. Karbonlaştırma süreçleri, betonun mekanik özelliklerini iyileştirmekte ve uzun ömürlü yapılar sağlamaktadır. Teknolojik Gelişim: Karbon nötr beton üretim teknikleri, henüz yaygın olarak benimsenmemiştir ve geliştirilmesi gereken teknolojik zorluklar bulunmaktadır. CCS teknolojileri, yüksek maliyetli ve karmaşık süreçler içerebilmektedir. Ayrıca, düşük karbonlu bağlayıcıların ve geri dönüştürülmüş malzemelerin kullanımı, standartlara uyum ve kalite kontrolü gerektirmektedir. Maliyet: Karbon nötr beton üretim maliyetleri, geleneksel beton üretim maliyetlerinden daha yüksek olabilmektedir. Bu durum nedeniyle geniş ölçekli projelerde ekonomik sürdürülebilirliği zorlaştırabilmektedir. Fakat, uzun vadeli maliyet tasarrufları ve çevresel faydalar göz önüne alındığında, bu maliyetler dengelenebilmektedir. Bilgi ve Farkındalık: Karbon nötr betonun avantajları ve kullanım alanları hakkında bilgi ve farkındalık eksikliği, benimsenmesini engelleyebilmektedir. İnşaat sektöründe çalışan profesyonellerin ve karar vericilerin, karbon nötr beton hakkında da bilgilendirilmesi ve eğitilmesi gerekmektedir. Regülasyon ve Standartlar: Karbon nötr betonun yaygın olarak benimsenmesi için uygun regülasyon ve standartların geliştirilmesi gerekmektedir. Bu standartlar, karbon nötr malzemelerin kalite kontrolünü ve güvenli kullanımını sağlamalıdırlar. Ayrıca, hükümetlerin ve düzenleyici kurumların, karbon nötr projeleri teşvik eden politikalar oluşturması da önem arz etmektedir. Karbon nötr beton ve malzemeler, inşaat sektörünün sürdürülebilirliğini artırmak ve çevresel etkilerini azaltmak için kritik öneme sahiptirler. Düşük karbonlu bağlayıcılar, geri dönüştürülmüş malzemeler ile karbon yakalama teknolojileri gibi yenilikçi yaklaşımlar, karbon nötr beton üretiminde kullanılmaktadır. Bu malzemeler, çevresel faydalarının yanında ekonomik ve performans avantajları da sunmaktadır. Fakat, teknolojik gelişim, maliyetler, bilgi eksikliği ve uygun regülasyonlar gibi zorluklar aşılmalıdır. Karbon nötr betonun yaygın olarak benimsenmesi, inşaat sektörünün geleceği için sürdürülebilir bir çözüm sunmakta ve çevresel sürdürülebilirliği artırmaktadır. Bu sebep ile karbon nötr beton ve malzemelerin geliştirilmesi ve kullanımı teşvik edilmelidir. Referanslar Andrew, R. M. (2018). Global CO2 emissions from cement production. Earth System Science Data, 10(1), 195-217. Gartner, E., & Macphee, D. (2011). A review of alternative cements with reduced CO2 emissions. Cement and Concrete Research, 41(7), 750-759. Scrivener, K. L., John, V. M., & Gartner, E. M. (2018). Eco-efficient cements: Potential, economically viable solutions for a low-CO2, eco-efficient cement-based materials industry. Cement and Concrete Research, 114, 2-26. Schneider, M., Romer, M., Tschudin, M., & Bolio, H. (2011). Sustainable cement production—present and future. Cement and Concrete Research, 41(7), 642-650. Liu, J., Gao, Y., & Zhang, G. (2020). Carbon capture and storage: Concepts, application and recent advancements. Science of The Total Environment, 714, 136517. Vickers, J., & Russell, M. (2018). The role of recycled aggregates in reducing the environmental impact of concrete. Resources, Conservation and Recycling, 133, 283-295. Wang, G., Li, Y., & Wang, Y. (2015). Performance of recycled aggregate concrete under environmental temperature. Construction and Building Materials, 81, 29-33. Teknoloji ve Sürdürülebilirkik/Çevre Son Yazılar 11.03.25 Yapay Zeka ve İklim Krizi: Akıllı Çözümlerle Karbon Ayak İzini Azaltmak Yapay zeka, iklim değişikliğiyle mücadelede enerji verimliliği, ulaşım optimizasyonu, tarımsal faaliyetler ve hava kirliliği yönetimi gibi alanlarda önemli çözümler sunarak karbon ayak izini azaltma potansiyeline sahiptir. Ancak, bu teknolojinin yaygınlaşması için altyapı, maliyet ve etik zorluklar gibi engellerin aşılması gerekmektedir. Daha Fazla 14.01.25 Self-Healing Concrete: İnşaat Malzemelerinde Devrimsel Bir Yaklaşım Kendini iyileştiren beton, çatlakları süreç içerisinde onararak yapıların dayanıklılığını artıran ve bakım maliyetlerini azaltan yenilikçi bir malzemedir. Otojen iyileşme, kapsülleme ve bakteriyel iyileşme gibi mekanizmalar ile çalışan bu beton türü, inşaat sektöründe sürdürülebilirliği teşvik etmektedir. Daha Fazla 26.11.24 Döngüsel Ekonomi ve Atık Azaltma Döngüsel ekonomi, kaynakların yeniden kullanımı ve atık azaltma yoluyla sürdürülebilir ekonomik büyümeyi hedefleyen bir modeldir. Bu yaklaşım, geri dönüşüm, tüketici bilinci ve hükümet politikaları gibi stratejilerle çevresel etkileri minimize etmeyi amaçlamaktadır. Daha Fazla 15.10.24 Akıllı Şehirler ve Sürdürülebilirlik: Geleceğin Şehirleri İçin Bir Yol Haritası Bu makale, akıllı binaların enerji verimliliği, su tasarrufu ve çevre dostu malzeme kullanımı gibi unsurlarla sürdürülebilir inşaat üzerindeki etkilerini incelemektedir. Akıllı teknolojilerin çevresel etkileri azaltır iken yaşam kalitesini artırdığı fakat yüksek maliyetler ve gerekli bilgi birikimi gibi zorlukları doğurduğu vurgulanmaktadır. Daha Fazla 22.07.24 Karbon Nötr Beton ve Malzemeler: İnşaat Sektörünün Geleceği Bu makale, karbon nötr betonun tanımını, üretim tekniklerini ve çevresel etkilerini incelemektedir. Literatürde, karbon nötr betonun üretiminde karbon yakalama ve depolama teknolojileri, düşük karbonlu bağlayıcılar ve geri dönüştürülmüş malzemelerin kullanımına yer verilmiştir. Daha Fazla 08.07.24 Karbon Yakalama ve Depolama (CCS) Teknolojileri Karbon Yakalama ve Depolama (CCS) teknolojileri, fosil yakıtların yanması sonucu açığa çıkan CO2'yi yakalayıp depolayarak iklim değişikliğiyle mücadele etmeyi amaçlamaktadır. Bu makale, CCS teknolojilerinin temel prensiplerini, literatürünü ve gelecekteki potansiyelini incelemektedir. Daha Fazla
Öne Çıkanlar















